30 Kasım 2009 Pazartesi

Diyet günlerim başlıyor...

Gebelik başlangıcında niyetlendiğim diyetisyen maceram "amaaaan 40 yılın başında bebek yapıyorum, yiyeyim gitsin doğumdan sonra veririm kiloları" dememle birkaç haftada sona ermişti...



Bu söylemlerin ardından homini hırtlar ve hakikaten neredeyse akşam yemeğimi yer yemez saat 19:00 gibi tumba yatak yapmamın da etkisi ile tam 23 kilo aldım...



Doğum ve ödemlerin inmesi sonrasında bir miktar kilo vermiş olsam da hatırı kalır bir miktar hala benimle..



Uzunca bir süre emzirme gerekçesi ile diyet yapmamın doğru olmayacağını savundum ve abartmadan yemeye devam ettim. İşe başlamamın ardından bir miktar daha kilo kaybım olsa da kendime hep bayram dönüşü adam akıllı bir diyetle gebelik öncesi kiloma erişmeyi hedef olarak koydum.



Hatta yıllar önce severek aldığım bir eteğimi bu kış bitene kadar giyebilmek gibi oldukça yüksek bir hedefle bugün başlıyorum diyete...

Niyeyse hafta başı diyete başlama takıntısı vardır ya bende bu nedenle ayın 1' inde değil 30' unda başlıyorum diyete...


Umarım başarılı olur ve fotograf karelerinde olmamı engelleyen ruh halime inat bol bol kızımla birlikte objektife gülümserim :))

Yıllık izin ve Kurban bayramı...




Doğum öncesi, doğum sonrası, ücretli, ücretsiz derken 7,5 ay süren doğum iznim bittiğinde yeterince evde kaldığımı düşünerek işe başlamayı, henüz kullanmadığım yıllık iznimi bayramla birleştirerek ileriki zamanlarda kullanmayı uygun bulmuştum.




İyiki de öyle düşünmüşüm...


Akıllı kadınım vesselam :)




Çalışmaya bir kere başlayınca hakikaten zaman su gibi akıp geçti. 2.5 aylık maratondan sonra kısa da olsa tam zamanlı annelik günlerime dönmek iyi geldi...




Tatilim 12 Kasım Perşembe saat 17:15 itibarı ile başladı. Gözünü seveyim şu süt izninin :)




Aydın için sabırsızlıkla hazırlıkların yapıldığı haftasonu güzel ama çabucak geçiverdi...




Ve nihayet büyük gün...


Sonunda yeniden Aydındayız kızımla birlikte...




Fakat evdeki hesap çarşıya pek uymadı maalesef...


Etrafımızda birçok gripli insan olunca bende dayanamayıp "gripliler" kervanına katılıverdim daha tatilimin başlarında....




Sonrası mı??




Tatilimin sonuna kadar hatta döndüğümde de yakamı bırakmayan burun akıntısı...


İnsan burnundan nefes almayı özler mi? Valla ben özledim...




Nefes alamayınca rahatta uyunmuyor zaten, kızım da hem yerini yadırgadı hem de uykusuz gecelerimde kendince nağmelerle bana eşilik etti...




Zorlandığım gecelerde bebefonu kendi odasına alan anneciğim kızımı yeniden uyutmakta hep bana yardım etti sağolsun...




Ha birde tabi gelenler, gidenler, gece misafirleri, gündüz misafirleri, yemekli misafirler, yatılı misafirler...




Gün geçmesin ki kapımız çalınmasın... Hatta abartmıyorum an geçmesinki...




Yooo şikayet ettiğimden değil ama yorulmadım dersem de yalan olur hani...




İlk hafta sonumuzda ablamlarda geldiler bizi görmeye...




Allaaaah işte curcuna tam olarak bizim evin o hali için sözlüğe girmiş bir kelime olsa gerek...




İkizler sevimli mi sevimli tam ısırmalık olmuşlar. Başta hastalıktan dolayı biraz kassakta sonlara doğru kendimi kızlarla boğuşurken buluverdim hep :))




Yaren annemi esir aldı, canım annem bu kadar adama yemek yapmaktan aynı zamanda da hepimizle ayrı ayrı ilgilenmeye çalışmaktan epey yoruldu. Dile getirmese de gözlerinden anlaşılıyordu yorgunluğu....


Aynı gün hem ablamları yolcu edip, hem ikizler sayesinde harap olan evi yeniden eski haline getirmek, hem yakın çocukluk arkadaşım Serap' ın kına gecesine katılmak ve en son gece yatılı misafirimizi ağırlayarak tatilin en yoğun gününe damgamızı vurduğumuzda gerçek yorgunluğun ne anlama geldiğini maaile anlamış bulunuyoruz...



Babamız arife günü akşamüstü saat 4 gibi geldiğinde kızımla kavuşma sahneleri de sanırım tatilimin en akılda kalan sahnelerinden birisi olacak.



Bayramımız nispeten daha sakin geçti. Eeee nede olsa iş bayramı :)

Sadece anneannem ve teyzemleri ziyaret ettik.




Kızımın tüm sevimliliği ile elde ettiği bayram ganimetinin üstüne konmam da tatilin benim için oldukça karlı geçmesine sebep oldu...

Allah daha nice bayramları görmeyi nasip eder inşallah

8 Kasım 2009 Pazar

Sonunda tutunarak ayaktayız...

tutunarak ayakta duruyorum...

oturuyorum...




Tamam hantal bir görüntüsü yok ama kızım hafiften gürbüz olduğundan motor fonksiyonların akranlarından geç gelişmesinden korktum hep. Örneğin sırtüstünden tam yüzü koyun dönmesini 6.5 aylıkken becerebildi.




Fakat çok şükür ki ilk önemli harekette geç kalmış olmasına rağmen yapabileceklerini çok çabuk keşfetti....




İlk başlarda asla desteksiz oturamayan kızım artık tek başına çok rahat oturup oturduğu yerden oyuncakları ile oynayabiliyor...




Amaaaa artık bir kademe daha atlayıp tutunarak ayakta durmaya başladı...


Evet eve tam bugün başardı kızım ayakta bizim desteğimiz olmadan durabilmeyi...




Arka odada biraz işim vardı Devrim oturma odasına gelmem için seslendi ve gördüğüm manzara inanılmaz şirindi. Kızım koltuğa yaslanarak babasının laptopuna saldırıyordu. Hemen bu kareyi ölümsüzleştirmem gerekir deyip makinayı kapınca o zor pozisyonda olmasına rağmen kızım birde bana poz vermez mi????




Bu kız valla da billa da cin gibi cin...


Hem de ne cin...


7 Kasım 2009 Cumartesi

İlk balık deneyimi...




Gebelik döneminde hayatım boyunca hiç yememiş olduğum kadar çok balık ve ceviz yedim doktorumun tavsiyesi ile. Kızım da bu sayede balığa doydu daha ana rahmindeyken. Fakat dünyaya geldiğinden beri hiç balık yememişti.


Kısmet bugüneymiş...


Kızımın Emine teyzesi hamsi tava, salata ve koladan oluşan muhteşem bir akşam yemeği menüsü ile kapıda belirdi saat 18:30 civarında. Pekte güzel sıcacık ve çıtır çıtırlardı...


Güzelce kılçıklarından arındırdığım hamsileri minik parçalar halinde kızıma da yedirdim. İçeriden alışkın olduğu bir tat olduğundan olsa gerek hiç yadırgamadan afiyetle yedi. 3 tane falan yemiştir...


Öyle tatlı bir görüntü vardı ki ellerimin yağını silip fotograf makinasını kaptığım gibi kızımın fotograflarını çekmeye başladım. Ama malum bizimki makinayı gördüğü anda poz vermeye başladığından yeme anını istediğim gibi resmedemedim ama inanın görüntü çok tatlıydı. Balığı daha karşıdan görürken ağzını kocaman açıp parçayı dili ile yanağı arasında ezip güzel güzel yedi tatlı kuzum...


Bal olsun, afiyet şeker olsun canım yavrum...


4 Kasım 2009 Çarşamba

Oyuncu kızım


Kızımın koltuktan düşme macerasından sonra oturma odamızın tam ortasına kocaman bir yorgan yazıp tüm gün üzerinde debelenmesine karar vermiştik...


Öyle de yaptık...


Özellikle evde olduğum günlerde yorgan üzerine tüm oyuncaklarımızı boşaltıp bağıra çağıra oyunlar oynuyoruz. Hele bir gün fış fış kayıkçı oyunu oynattım ki gülmekten hıçkırmaya başladı güzel kızım :)


Tabi her ne kadar yorgan üzerinde olsa da yine de gözümüz üzerinde. Zira nerede olmayacak iş varsa kaşla gözün arasında beceriveriyor...

Kısacası nerede zarar orada Alara...


Yorganı bir uçtan diğer uca hızla kat edip ya koltuğun altına kaçıyor ve kendini oraya sıkıştırmayı başarıyor, ya da prizlere saldırıp kabloları kemirmeye çalışıyor...


Bu kız emeklemeye başlayınca başımız iyiden iyiye derde girecek anlaşılan...

Hele yürüyünce düşünemiyorum...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts with Thumbnails

Bizim aile...