8 Aralık 2011 Perşembe

Tribal enfeksiyon :)

Son zamanlardaki hastalığımız tribal enfeksiyon... Bilimde buna 2 yaş sendromu deniyor...

Onu yemem, bunu içmemler...
Gece yarısı pembe süt (çilekli süt) diye ağlamalar...
Kıyafetlerin seçimi konusunda inatlaşmalar...
Yapma denen her şeyin inatla yapılması...
Daha önce hiç denemediği, yada korktuğu şeyleri cesurca denemeler...
Yada hiç korkmadan yaptığı şeylerden acayip tırsmalar...
Her işi kendim yapmalıyım heves ve havaları...
Boyundan büyük laflar...
Dumura uğratan, "kapak oldu" denecek sorular yada yanıtlar...
Zamansız, manasız, sebepsiz ağlamalar...

Evet evet son günleri tanımlamak gerekirse bizde bu belirtilerin tamamı var...

Endişelenmemek, sabırla bu durumun geçeceği zamanı beklemek gerekiyormuş, yapacak çok ta şey yok yani...

Bekleyecek ve sona ermesi için dua edeceğiz...

Bu yaşlar bu tribal enfeksiyon bitsin diye...

29 Kasım 2011 Salı

Köpek sevdası...

Hayvanları çok severim...
Alara' da çok seviyor hem de tür cins ayırdetmeden tüm hayvanları...
Sevmek hem de nasıl sevmek, hiç korkmadan...

Geçen sene onu ısırmaya çalışan kocaman köpekten bile hala hiç korkmuyor. Onun yanına gitmesine engel olduğumda bana çok kızıyor...

Hayvanları çok sevmesi beni mutlu ediyor açıkçası, ama biraz daha büyüdüğünde evde hayvan beslemek konusunun gündeme gelmesinden korkuyorum...

Sakın yanlış anlaşılmasın dedim ya ben hayvanları çok severim. Küçüklüğümde de hep evimizde bir hayvanımız olsun isterdim...

Yaklaşık 1 sene boyunca da bir kedimiz olmuştu orta 1 deyken fakat o dönemde de çok net anladım ki evde hayvan beslemek gerçekten çok zor iş...

Hem hayvana eziyet (çalışan bir aile olarak onu sürekli evde yanlız bırakmış olacağız), hem de sadece yemek vermekle iş bitmiyor, aynı zamanda sevgi ve şefkat te vermek gerekiyor. Tıpkı bir çocuk gibi...

O yüzden bahçeli bir evimiz olana dek evde hayvan beslenmemesi konusunda direneceğim... Ama bu konuda birkaç sene içinde tartışma yaşayacağımızdan da eminim. Zira Ispartaya son gidişimizde ablamların henüz yeni aldıkları köpekleri Pamuğun ismini hala hatırlıyor ve dönem dönem bana onu soruyor :)))

Baksanıza şunun köpek sevgisine... Sana söz veriyorum bahçeli bir evimiz olursa sana bu duyguyu yaşatacağım...


27 Kasım 2011 Pazar

Oyun hamuru maceramız

Daha önce de bir hamur maceramız olmuştu...
Yine aşka gelip kızıma kendi ellerimle oyun hamuru hazırladım bugün...
Çok güzel vakit geçirdik Kızımın soyut sürreyal sanatsal eserleri oldu...
Yılanlar ve elma ağaçları yaptık, güldük, eğlendik...
Bugünün ansına halımızın tam ortasında kocaman bir de lekemiz oldu ama olsun her bir şeylere değer bir gün yaşadık
Sonraki günlerde kullanmak üzere hamurlarımızı poşetledim ve kaldırdım Bir sonraki hamur günümüzde kullanılmak üzere bizi bekleyecekler...

Bu yazıyı okuyan ve çocuklarına kendi elleri ile oyun hamuru hazırlamak isteyen anneler için tarifimi de paylaşmak istiyorum. Hanımla ben çok araştırdım en pratik tarif bu :)

Malzemeler:

Yarım bardak tuz
Yarım bardak su
1 bardak un
Gıda boyaları

Yapılışı:

Tuzu bir kaba alın. Üzerine suyu ekleyip karıştırın. Tamamen erimeyecektir. Ardından unu ekleyip yoğurun. Kıvamı ele yapışmayacak bir hamur olmalı, kıvamı yakalamak için un ilavesi yapabilirsiniz. Hamurunuz kıvama gelince istediğiniz renkte gıda boyası ekleyebilrisiniz. Yanlız boyalar çok etkili çok az miktarda eklemeniz yeterli olacaktır.
Ölçülerinizi elde etmek istediğiniz hamur miktarına göre arttırabilirsiniz.
Kırmızı, Mavi ve Sarı Boyanın tüm renkleri elde etmeniz için yeterli olduğunu unutmayın.

Kırmızı + Sarı = Turuncu
Az kırmızı = Pembe
Mavi + Sarı = Yeşil
Kırmızı + Mavi = Mor

17 Ekim 2011 Pazartesi

Güle güle pamuk nine...


Babaanneciğim...
Kızımın pamuk ninesi...
Artık melek oldu, yukarıdan bizleri izleyecek...

Yıllarca kuzenlerin yanında Ankarada yaşayan babaannemi sömestir ve yaz tatillerinde dört gözlerle beklerdik küçükken...

O dönemlere ait binlerce güzel anı var hafızamda...

Sonra temelli bize taşındı, yine güzel yıllar yaşadık ama hastalıklar yakasını hiç bırakmadı...

Nur içinde yat babaanneciğim...

Bu fotografı çok sevdiğim için babaannemin çok genç bizlerin de henüz çocuk olduğumuz yıllara ait bir kareyi gönderimime eklemek istedim...

6 Ekim 2011 Perşembe

Online 10 kişi...




Yazımı yazdım tam bloğu kapatmak üzereyken gözüm blog sayacına takıldı.
Tam 10 kişi aynı anda bloğumdaydı...
Hem de saat 00:15 olmasına rağmen...

Hani az önce bloğu ihhmal ettim bu aralar demiştim ya, o eskidendi ben bu gazla her yazımı zamanında yazarım artık...

Beni izlemeye devam edin :)

Halil Bey Konağı...







Bu sıralar bloğu iyice boşladım...
Ama günler o kadar hızlı geçiyor ki anlamak mümlün değil...
Aslında elimde yayınlanmayı bekleyen taslaklar ordusu var ama bir türlü oturup tamamlayamıyorum...
Ama söz çok yakında bloğumu tekrar güncel hale getireceğim :)

Neyse neyse gelelim Halil Bey Konağına...

2 hafta önce haftasonu için Ispartaya ablamlara gittik. Yeni aldıkları evi görmeye.
Ne yalan söyleyeyim evin ilk yıkıntılık halinin fotografını gördükten sonra bu yeni görüntüsü beni çooook şaşırttı. Tıpki kadınların makyajla inanılamayacak kadar değişmesi gibi bu evde resmen bir başkalaşım geçirmiş.

Tam hayallerde canlandırılan evlere benzemiş, tek katlı bahçe içinde güzel bir villa...

Gerçi yaz tatilinde görüşmüştük ama ablamı görmek bana çok iyi geldi. Onu ne kadar özlediğimi fark ettim gördüğümde...

E tabi 4 çocuğun meydana getirdiği curcunadan bahsetmeme gerek yok sanırım, siz tahmin etmişsinizdir...

Ama bu defa bahçeli bir villada olmanın tadını hem biz hem de ufalıklar çıkarttık nasıl mı tabiki alt kat komşuların rahatsız olacağı stresi yaşamadık ve onlara da yaşatmadık. Haliyle deli gibi udurdular :)

Bizimki bir taraftan kuzenleri, bir taraftan pamuk (ablamların yavru goldeni) oraya buraya koşuşturmaktan ilk günün sonunda 30 saniyede uyuyakalarak kendi rekorunu kırdı tabi günün sonunda...

Her şeyle mükemmel bir haftasonu geçirdik ve bu anları ve fotogtaf karelerini de unutulmazlar hafızamıza kazıdık...

En kötü günlerimizin hep böyle geçmesini dilerim :)

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Laf ebesi...






Gün geçmiyor ki Alara' dan bir inci dökülmesin...

İşte yeni incisi. Aynen herfiyen aktarıyorum.

Alara televizyonda pür dikkat çizgifilm seyretmektedir. O sırada yanlışlıkla kumandanın kırmızı tuşuna basılır ve televizyon kapatılır. Koltuktan fırlayan laf ebesi ellerini de beline koyarak aynen şu cümleyi kurar:

Anneee, şunu hemen aç!!!!!

Ne mi yaptım. Önce hışmından korkup hemen televizyonu açtım. Ardından kucağıma alıp onyüzbin defa öptüm...

Allahım bu kız beni öldürecek :)))) Aklıma geldikçe gülüyorum :)))

24 Temmuz 2011 Pazar

Kapı dönemi kapanıyor...

Evimizin oturma odası ile mutfağı birleşik yani Amerikan mutfak dediklerinden olunca Alara' yı mutfağın tehlikeli ortamından korumak için yıllarca araya bir bariyer koymak zorunda kaldık...

Evet onu bir nevi oturma odasına hapsettik kabul ediyorum ama buna mecburduk. 3 yaşında tüm vücudu yanmış biri olarak onu mutfaktan uzak tutmak bana herşeyden daha önemli geldi...

İlk zamanlar tahtadan ve alçak seviyeli bir kapımız vardı ama Alara büyüdükçe kapının üzerinden atlama konusu üzerinde ihtisas yapmaya başladığını anlar anlamaz İkea' dan aldığımız malesef parmaklığa benzeyen bir kapı ile değiştirmek zorunda kaldık...






Ama bu kapı da umduğumuz kadar uzun ömürlü olmadı :)))

Siz misiniz illaki buraya kapı takmaya çalışan akıllı bıdıklar dercesine kapının kilitini açıp kapatmayı öğreniverdi şıp diye...

Hal böyle olunca kapının da bir anlamı kalmadı ve kapı dönemini kapatıp ona özgürlüğünü yeniden verdik...

Umarım bu karar hepimiz için hayırlı olur...

İlk defa hayvanat bahçesinde...

Bugün yine kızım için çok önemli bir gün oldu... Çünkü ilk defa hayvanat bahçesine gittik... Darıca Hayvanat Bahçesine... Sabah kalk sallana ballana kahvaltı yap vs derken erkenden çıkamadık malesef. Aslında erken gidip öğlen sıcağına kalmasak iyi olacakmış ama neyse tecrübe edinmiş olduk :)) Alara hayvanat bahçesinde tam da beklediğimiz tepkileri verdi aslında... Her kafesin önünde uzunca süre durmak ve hayvanları doyasıya incelemek istedi. Yine beklediğimiz üzere hiçbir hayvandan korkmadı. Yanlız bu isteği yüzünden kafesten kafese geçme kısmında bizi biraz zorladı. Çünkü uzunca bakmak istedi hayvanlardan onu kopartmak kolay olmadı tahmin edeceğiniz üzere... Her kafes değişikliğinde aaa bak bu hayvan daha güzel, aaaa bak ne var burda şeklinde çığlık çığlığaydık... Ama yine de güzel bir tecrübeydi... Bu tecrübeden ise şu dersleri çıkarttık: 1- Kesinlikle sabah erken gidilmeli zira öğlen sıcağında hem sizin beyniniz sulanıyor, hem de hayvanlar kuytu köşelere çekilmek istediklerinden bazı hayvanlar ya uyuyor yada sizinle ilgilenmeyi tercih etmiyor 2- Yok öğlen saatlerine sarkacaksa yanınızda mutlaka şapka getirmiş olun ki beyin haşlaması olmayın :) 3- Bence Alara için çok güzel bir gündü. İsmini yeni öğrendiği, sadece televizyonlardan gördüğü hayvanlarla tanışması gerçekten müthişti fakat bence biz bu ziyareti Alara biraz daha büyüyünce 4-5 yaşında yeniden yapmalıyız ki daha bilinçli olarak gezebilsin ve bu güzel mekanı hafızasında bir yere yazabilsin... İşte günün ilk yarısı böyle geçti... İkinci yarısı ise tamamen spontan gelişti açıkçası... Hayvanat bahçesinde işimiz erken bitince eve dönmektense değişik biryerlere gidelim dedik. Bereye gitsek ne etsek derken kendimizi Ağva yolunda buluverdik. Ben Ağvayı Bir İstanbul Masalı dizisinden biliyorum sadece. Daha önce hiç gitmemiştim. O yüzden bu güzel gezi benim için son derece keyifli oldu. Alara' nın gidiş yolunda uyuması da güzel bir yolculuk geçirmemiz açısından iyi oldu. Sahil kenarında gezdik. Birlikte yemek yedik, çay içtik sohbet ettik... Bu güzel anları da cukkaya attıktan sonra dönüş yoluna geçtik. Her ne kadar dönüş yolu bir miktar kalabalık olsa da geçirdiğimiz güzel günün hatırına gıkımızı çıkartmadık...

Tatil dönüşü çiş kaka öğrenmeye başladık...

Aslında amacım yaz tatilinde tuvalet eğitimine başlamaktı. Hazır bahçe içinde ve hava sıcakken bir de ablamın ikiz kızları Doğa ve Lara' dan da özeneceğini düşündüğümden kafamda o şekilde tasarlamıştım fakat evdeki curcuna durumu palanı yürürlüğe almama engel oldu... Neyse tatilden döner dönmez aksiyona başladık... Bakalım bu yazın sonuna kadar tuvalet sorununu çözebilecek miyiz? İlk tepkileri gayet güzel gidiyor. Lazımlığa oturmayı reddetmiyor, lazımlığa oyuncak muamelesi yapmıyor. Sadece sürekli sormak gerekiyor ki (5-10 dk' da bir) çişinin geldiğini hatırlasın... Ben sormayı unutunca o da söylemeyi unutuyor doğal olarak ve ufak tefek kazalar yaşıyoruz. Öyle hemen ıggg falan demeyin halıların hepsini topladık bizde kendimizi tuvalet eğitimi moduna aldık herhalde... Yanlız şu geceleri kalkmak zorunluğunun beni çok sarstığını da söylemeden edemeyeceğim. Şimdilik gece eğitiminin programı şu şekilde: Alara saat 21:30 - 22:00 civarında uyuyor. Bu durumde ilk kontrolümü gece saat 00:00 gibi yapıyorum. İkinci kontrol saat 3:00' te 3. kontrol ise 6:00' da.... Tüm bu kadar kontrolün sonunda ara ara da süprizler olmuyor değil hani. Tam uykulu uykulu, gözüm yarı açık yarı kapalı Alarayı kucaklayınca bir de ne göreyim zavallı kızım çişini yapmışta ortasında yatıyor... Haydeee çocuğu soy üstünü giydir, çarşafları değiştir ohoooo birsürü iş... Yani bebeklik yıllarındaki gibi gece uyanmalarına başladım ama insanoğlu bu malum rahata çabuk alıştığımdan şimdi resmen tükenmiş durumdayım... Bunun başka yolu var mı acaba diye internette çok araştırma yaptım, bilen büyüklere ve Şerife ablaya danıştım ama malesef herkescikler aynı şeyi söylüyor. TUVALET EĞİTİMİNDE GECE DE BEZ BAĞLANMAMASI ÇOK ÖNEMLİ!!!! İyi güzel hoş ta çalışan anneleri hiç düşünmemişler :( Bu uykusuzlukla ne kadar dayanabilirim bilinmez ama bu tuvalet konusunu halletmeye kesin kararlıyım. Bu da böyle biline...

2011 yaz tatili...kısım.2

Tatilimizin 2. kısmında ise Alara' nın doğumundan sonra ilk kez Alara' sız başbaşa bir tatil yaptık...

Planımız olsun istemedik...

Tatilin ilk yarısından benve Alara hasta olarak dönünce gidip gitmeme konusunda da biraz kararsız kaldık başta ama sonra bu fırsatı kaçırmayı göze alamayarak kendimizi yollara vurduk...

Rotamız ege kıyılarını izleyerek bizi önce Sarımsaklı' ya, oradan Ören' e, oradan Ayvalık ve Cunda' ya, oradan da son olarak Bozcaada' ya götürdü...

Öyle çok yer sayınca 2-3 haftalık bir tatil sandınız muhtemelen ama sadece 3 gün içinde gezdik tüm bu kadar yeri...

Sarımsaklı ve Çrende konakladık...

Hızlı, plansız ama bir o kadar keyifli bir tatildi. Uzunca bir zaman sonra ihtiyacımız olan bir tatildi...

Haa önemli bir de dip not var tabiki...
Biz tatildeyken kızımda babaannesi, dedesi ve amcasıyla köyün ve bahöenin tadını çıkartıyoru...

İşte Örenden güzel bir kare...

2011 yaz tatilimiz...kısım.1

Bu yaz tatilimizi 2 ayrı parça olarak planladık...

İlk parçada kızımla birlikte Aydın Kuşadasında ailemle birlikteydik...

İstanbul havaalanında eğlenceli bir bekleyişle başlayan yolculuğumuz İzmir Atatürk havaalanında eniştem ve babamın bizleri karşılamasıyla resmen başlamış oldu...

Ablamların yeni aldıkları evle ilgili tadilatlar devam ettiğinden eniştemin de bizim gelişimizden 1 gün sonra Ispartaya dönmesiyle anne, babam, babaannem, ablam ve 3 kızı ve Alara ile benden oluşan tatil ekibi dolu dolu 11 gün geçirdik...

Deniz, kum, güneş...
Annemin enfes yemekleri...
Kızların müthiş oyunları...
Gece yürüyüşleri...
Sahilde kısa kestirmeler...
Meşhur uzak pazar gezileri...


Kızım kuzenleri ile iyice kaynaştı. Artık büyümüş olmalarının da getirdiği avantaj sayesinde güzel güzel oynamayı da başardılar...

Birlikte bahçede oynadılar, schooter' e - bisiklete bindiler, bolca güldüler eğlendiler...

Birbirlerinden özenip yemeklerini yediler...

Babamın goruklarına dadandılar...

Salıncak kavgası olmazsa olmaz saten :)))

Bizim kız ilk günlerde nedense denize girmektense sahilden denize doğru koşup ayaklarını biraz ıslattıktan sonra çığlık çığlığa tekrar kumlara koşmayı tercih etti ama sonradan açıldı bu defa da sahilden eve dönmek için ikna etmek yarım saat aldı her gün :)))

Kısacası anlatılmaz yaşanır bir tatildi...
Birkaç kareyi sizlerle de paylaşmak isterim...

Alara ikizlerle çizgifilm izliyor (üçü bir arada)


Bahçede kutu kutu pense...


Anneannemleri ziyaret...


Goruklara dadanmaca...


Sahil mühendisliği...


Karpuz kabuğunun denize düşüşü...


İkizlerin doğumgünü...

29 Haziran 2011 Çarşamba

Lütfen Paradoksu




Bu da yeni polemiğimiz...

Bu arada artık sasısın diye sorabiliyoruz :)))

Şifreyi anlamadıysan bir önceki yazıyı okumalısın :)))


Alara: Anne kaaaalk
Melda: Annecim kalk denmze kalkarmısın diyeceksin
Alara: Anne kakarmisin?
Melda: Annecim kalkarım ama lütfen demen de gerekiyor
Alara: Dodusun (nolursun)
...Melda: Annecim hayır lütfen diyeceksin
Alara: Dodusun (nolursun)
Melda: Annecim benim söylediklerimi tekrar eder misin?
Alara: Mamam
Melda: Lüüüüüüüt - feeeeeen
Alara: Dooooooo - duuuuuuuuuu - suuuuuun
Melda: Öff ya tamam pes :)))

23 Haziran 2011 Perşembe

İlk gerçek lunapark eğlencemiz...

Bugün işten döndüğümde kızım babasıyla beraber otobüs durağında bekliyordu... Meğer bizimki durmamış otobüs diye tutturmuş garibim Devrim de napsın çıkarmış kızı durağa arabaları saymışlar :))) Birlikte eve gittik kavga kıyamet... Sen misin eve götüren yarım saatte zor susturduk, hal böyle olunca yemeği hızlıca yiyip dışarı çıkmak farz oldu... Napcaz attık kendimizi Viaporta... Birkaç alışveriş turundan sonra, Alara' yı tırtıla bindirdim. 1. tur ardından 2. tur derken ağlaya ağlaya indirdim küçük hanımı, tribin biri bin para... En son kıyamadık ve lunaparka gittik hep beraber. Bu kızımın ilk gerçek lunapark deneyimi oldu. Daha önce alışveriş merkezlerinin bir köşesinde oluşturulmuş çakma parklarda eğlendiğimiz oldu ama ilk defa gerçek bir lunaparkın tadını çıkarttık hep birlikte... Önce hoplama parkurunda 20 dakika gönlünce hopladı, sonra dişine uygun tüm oyuncakları sırayla gezdik, baba kız çarpışan otolara bile bindiler, tüm oyuncaklarda son derece eğlendi ve kahkahalar havada uçuştu, sadece son bindiği tranbolinli zıplama aparatında uykusunun da gelmiş olmasının verdiği hassasiyet nedeni ile korktu o kadar :)))) Güzel kızım, tüm günlerinin bu günkü gibi neşe içerisinde geçmesini can-ı gönülden diliyorum...

21 Haziran 2011 Salı

İyiyim paradoksu...



Son zamanlarda kızımla aramızda geçen diyaloğu aynen aktarıyorum...

Melda: Annecim nasılsın?
Alara: İyiyim
Melda: Annecim hadi sen de bana sor
Alara: ???
Melda: Annecim ben ne söylersem aynısını söyler misin?
Alara: Mamam
Melda: Seeeen
Alara: Seeeen
Melda: Nasılsın?
Alara: İyiyim
Melda: Annecim öyle değil sen de nasılsın de
Alara: İyiyim
Melda: Annecim nasılsın diyeceksin
Alara: İyiyim
Melda: Annecim nasılsın deyince hemen iyiyim deme sen de bana sor nasılsın diye Alara: İyiyim
Melda: Pes :))))

Günlerce aynı diyaloğu yaşadıktan sonra sadece bir kere de olsa sasısın demetebildim ya o bana yeter :))))

Yıllar sonra okuyup eğleneceksin canım kızım belki ama insan bu kadar da zorlanmaz ki :)))

19 Haziran 2011 Pazar

Cumalıkızık-Mudanya-Trilye gezisi



Yine aylar sonra bir ilk benim için...
Kızım babasıyla babaannesine ziyarete gitti, bense iş arkadaşlarımla Cumalıkızık-Mudanya-Trilye gezisine...

Kendi kendine kaldığım ve dinlenmeyi hedeflediğim haftasonum henüz Dewrimleri köye uğurlar uğurlamaz yazlık kışlık ayrımı yapmaya başlayarak şenlendi...

Gece geç vakte kadar süren düzenleme ardında ertesi gün ütülenmesi icap eden 20 kadar yıkanmış gömlek ve biz de enkaz bıraktı :))))

Ama dinlenmek haram ya Cumartesi sabah erkenden kavitasyonla başladık mesaiye. Malum randevu bulmak zor ya ne saat uygun derlerse atlıyorum malesef öyle uyuyayım daha geç geleyim falan yok :(

Arkasından biraz alışeriş yapıp döndüm ütülerimin başına, saatler kemale erdikçe ben de de yorgunluk belirginleşti. Ama iş biter mi? Mimkin değil :)))

Gezi için sigara böreği sarmak da günün son işi oldu. Her ne kadar sabahın köründe kalkılıp kızartılan börekler beyzbol sopası sertliğinde olduğundan geziye götürülemese de nihayetinde epeyce zamanımı aldılar malesef...

Bu kadar hikayeden sonra gelelim gezi maceralarıma...

Tabiri caizse eşşek kadar sucuklu tostla başlayan gezimiz, sağolsun çeşit çeşit ikramlarla gelen arkadaşların yaptıklarını canımız istediğinden yada aç gözlülüğümüzden değil sadece zebil olmasınlar diye muhtelif saatlerde yiyerek geçti...

Otobüsün en kalabalık ve renkli grubu olarak son derece güzel bir gün geçirdik...

Cumalıkızıkta dar ve taştan sokak aralarında tur attık, dilek çeşmesinden su içtik, güllü kahvede (köy kahvesi) kahvelerimizi yudumladık, Mudanyada ne müzakerelere ev sahipliği yapan köşke girdik, Trilyede yarım saatlik gezi sonrası tepedeki çay bahçesinde b,ralarımızı höpürdettik, dönüşte ben kendime Bursaya gitti ama iskender yemedi dedirtmem nidaları ile iskenderimi de yedim ve sen sağ ben selamet gezimiz sona erdi...

Feribotta arkadaşları ektik biraz ama iyiki de ekmişim kızımı uyuyor olsa bile koklama şansım oldu...

İlk defa bir haftasonumuz ayrı geçti kuzumla...

Ne çok özlemişim görünce içimin eridiğini hissettim...

Kuzum da beni özlemiş, gözleri kapalı da olsa koklaya koklaya öptü beni. Ben de kuzumu kokladım tabi...

Annesi ve kuzusu kavuştular ve bir hikaye daha mutlu sonla bitti...

18 Mayıs 2011 Çarşamba

CM101MMXI

Tarih: 11 Mayıs 2011 Çarşamba
Yer TİM Maslak

Uzun süredir kendimiz için bir aktivite yapmamıştık. Yıllar sonra ilk kez baş başa eğlenceli bir akşam geçirdik. Gülmenin dibine vurduk...

Her ne kadar iş çıkışı (saat: 18:00' de) yollara düşüp keşmekeş İstanbul trafiği nedeni ile planladığımız gibi mükellef bir akşam yemeği yiyememiş olsak ta oldukça eğlenceli bir gündü.

Yine ilk defa (babamızın hastanede yattığı 2 geceyi saymıyorum çünkü o zorunluluk hali idi) yaptığımız programın çok geç sonlanacak olması nedeni ile kızım Şerife teyzesinde kaldı.

Her 3 taraf ta bu durumdan oldukça memnun kaldı.

Kızım: Mesude ablası, Fikret amcası ile eğlenceli ve oyunlarla dolu bir gece geçirdi
Biz: Üzerimizdeki stresi bir kenara bırakıp güzelce güldük
Şerife Hanım ve ailesi: Evlerine gelen minik bilmişle doyasıya hasret giderdiler

Eeee o zaman tek kelime ile süper olmuş bence, olmamış mı :)))



12 Mayıs 2011 Perşembe

CM101MMXII

Tarih: 11 Mayıs 2011 Çarşamba
Yer TİM Maslak

Uzun süredir kendimiz için bir aktivite yapmamıştık. Yıllar sonra ilk kez baş başa eğlenceli bir akşam geçirdik. Gülmenin dibine vurduk...

Her ne kadar iş çıkışı (saat: 18:00' de) yollara düşüp keşmekeş İstanbul trafiği nedeni ile planladığımız gibi mükellef bir akşam yemeği yiyememiş olsak ta oldukça eğlenceli bir gündü.

Yine ilk defa (babamızın hastanede yattığı 2 geceyi saymıyorum çünkü o zorunluluk hali idi) yaptığımız programın çok geç sonlanacak olması nedeni ile kızım Şerife teyzesinde kaldı.

Her 3 taraf ta bu durumdan oldukça memnun kaldı.

Kızım: Mesude ablası, Fikret amcası ile eğlenceli ve oyunlarla dolu bir gece geçirdi
Biz: Üzerimizdeki stresi bir kenara bırakıp güzelce güldük
Şerife Hanım ve ailesi: Evlerine gelen minik bilmişle doyasıya hasret giderdiler

Eeee o zaman tek kelime ile süper olmuş bence, olmamış mı :)))



8 Mayıs 2011 Pazar

Anneler günümüz kutlu olsun...

17 Mart 2009 saat 08:13 itibarı ile dünya tatlısı pamuk prensesimin annesiyim...
Bu 3. anneler günüm...
Biraz hasta olmasının hüznü olsa da elimi öpüp başına koyduğu an dünyanın en değerli hediyesi benim oldu :)))
Seni çok seviyorum prenses. İyi ki bizimlesin :)))
İyi ki geldin meleğim ...


Candan Erçetin - Annem goldrausch

6 Mayıs 2011 Cuma

Yaramazlık son gaz...











Şimdi size bir soru...



Hem annesinin hem de babasının hatırı sayılır yaramazlıklarla dolu çocukluk dönemi olan bir çocuk sizce nasıl bir çocukluk geçirir ?



Merak edenler için cevap fotograflarda gizli...

Besle kargayı oysun gözünü...



Önceki yazılardan da hatırlayacaksınız, işten yorgun argın gelsek te bizim kızım telinde oynuyoruz, el mahkum :)))



Evin içindeki çadırlar, oyun hamurları, duvar resimler...



Her zaman onu oyalayacak bir oyun bulmak ve sıkılmadan oynamasını sağlamak gerçekten çok zor. Her zaman yaratıcı ve heyecan verici birşeyler bulmak zorundasınız...



Geçen hafta da ele vurma ve el çekmece oynuyorduk...



Tam güzel güzel oynuyoruz derken saniyenin binde biri yani neredeyse ışık hızında gözüme giren parmağı sayesinde az daha gözüm çıkıyordu...



Dewrimin evde olmaması ve ilk anın acısıyla korneamda yırtılma var zannettim ve çok büyük panik yaşadım. Ama Allahtan korneada bir hasar oluşmamış, sadece kornea üstü epitelinde bir hasar oluşmuş. Gözün kendini en çabuk yenileyen bölgesiymiş ve haftasonunda tamamen iyileştim çok şükür...



Şimdi oyunları seçerken daha dikkatli olmayı ve iş sağlığı güvenliği ekipmanlarından evde de bulundurmayı düşünüyorum :))))



Boşuna dememişler besle Alara' yı oysun gözünü :)))))

26 Nisan 2011 Salı

Duvar boyama sanatı :)))







Geçen gün işten eve döndüğümde karşılaştığım manzara bu idi...



Bu kız ressam mı olacak ne :))



Allahtan boyalar ıslak mendille silindi. Yarım saat uğraştık Alara ile birlikte ama hepsini çıkarttık. Canım kızım bu ilk duvar boyama çalışmanı sildiğim için lütfen bana kızma. Daha güzel resimler çizmeye başladığında sana söz odanın duvarlarına birlikte resimler çizeceğiz :)))))

17 Mart 2011 Perşembe

Karlar düşer...





Mart kapıdan baktırdı kazma kürek yaktırdı...


Erkenden uyanılan bir Mart sabahında evimizin penceresinden manzaramız...

Hava çok soğuk olduğundan ve malesef işe gitmemiz gerektiğinden bu güzel manzaraya sadece bakmakla yetiniyoruz...
Gerçi bu yıl da henüz küçük ve biraz da mariz olmasının verdiği korku ile onu karla tanıştırmamaya karar verdik. Henüz karda hiç oynamadık...

Büyük bir hevesle seneye yağacak ilk karı bekleyeceğiz...

Bu süreçe sadece camdan bakacağız :)))

Üzgünüm prenses...

Alara 2 yaşında...

Geçen yıl kalabalık bir grupla güzel bir doğumgünü partisi düzenlemiştik. Bu yıl ise anne baba ve doğumgünü çocuğundan oluşan mini bir kutlama yaptık sadece...

Kreşe ve okula gitmeye başladığında birsürü arkadaşını çağıracağı büyük partiler düzenleyenleriz inşallah...

Daha nice seneler olsun canım kızım...
Sağlık, mutluluk, huzur, başarı, kariyer, para ne istersen tüm güzellikler seninle olsun...
Upuzun bir ömrün olsun...
Öpüyorum seni güzel kızım :)))

Click to play this Smilebox photo album
Create your own photo album - Powered by Smilebox
A photo album by Smilebox

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bir devrin sonu...





Daha minicik bir bebekkenden itibaren kızımın uykuya dalışında en büyük yardımcımız olan meşhur yeşil beşiğimiz kırıldı :(((



Sanırım artık bu olayı bir işaret olarak almanın ve sallanmadan uyumanın zamanı geldi...



Bakalım bundan sonra başımıza neler gelecek?

Bizi neler bekliyor?

Yaşayalım ve görelim...

29 Ocak 2011 Cumartesi

Çoraplarım

Kızlar büyüdükçe annelerinin eşyalarına özenir derlerdi...

Biz biraz erken başladık sanırım bu özenme olayına...

Öyle süslü püslü albenili olmamasına rağmen her akşam çoraplarımı çıkartıp kendi giyer oldu...

Bende madem her akşam çorapsız kalıyorum, bu akşam ona süpriz yapayım ve en cici çoraplarımı giyeyim ki aldığına değsin dedim :)))

Her zamankinden daha da hevesli aldı bu çorapları :)))

Hevesle aldı ve çığlık çığlığa giydi...

Tamam itiraf ediyorum ona benden daha çok yakıştı...

Büyüme sancıları...




Son zamanlarda çok hırçınız...


İnternet annesiyiz ya açıp google' ı araştırıyoruz acep neyin nesiymiş diye...


Yanıt "2 yaş sendromu"

Namıdeğer büyüme sancıları...


Kendini ıspatlama, anne ve babanın yaptığı her şeyi yapma arzusu...


Başarısızlık toleransının çok düşük olduğu dönemdeyiz...


Oyuncakları ile güzel güzel oynarken bile bir anda ağlamaya ve oyuncaklarını oraya buraya fırlatma moduna geçiş...


Neyse ki bu da atlattığımız diğer dönemler gibi bir dönem ve geçecek...

En azından ben öyle olmasını umuyorum :))))

20 Ocak 2011 Perşembe

Kakaaaa

Bizim prensesin süper bir bombası oldu bugün...

Belki yıllar sonra bu yazıyı okuduğundan anne neden yazdın bunu diyebilirsin ama bu anı hiç unutulmasın istedim :)))



Dewrimle salondayız. İçeriden birden bir ağlama sesi gelmeye başladı. Genelde bu tür durumlarda önce bir ses gelir (devrilme, düşme veya çarpma sesi) sonradan ağlama sesi gelirdi halbuki bu defa önce sessizlik ardından ağlama sesi olunca meraklandık. Dewrim koşup baktı ki ne görsün...



Bizimki koltuğun kenarına tünemiş, bir güzel kakasını yağmış, ardından yaptığının bizim kızacağımız birşey olduğunu düşünüp ağlamaya başlamış...


Gülermisin, ağlarmısın :))))

14 Ocak 2011 Cuma

Yeni yıl :)

Uzun süredir yazmaya fırsat bulamadım malesef...

Anlatacak çok şey birikti yine...

Kısaca özetleyeceğim bu geçen süreyi



Öncelikle merak etmeyin hepimiz gayet iyiyiz. Hasta olan yok çok şükür :)))

Zaten rutin kontrolümüz 2. yaşta olduğundan hastane maceramız yok.



Bu süre zarfında bir kez babaanne ve dede ziyareti yaptık. Trakyanın meşhur soğuğu nedeni ile tırsmadık desem yalan olur giderken ama badiresiz atlattık çok şükür...



Yine bu aralıkta Bilimden tanıdığım bir arkadaşımın beyin kanaması geçirdiğini, başka bir arkadaşımın kızının kafasından kitle alındığı haberini aldım çok üzülerek...



Sadece üzücü haberler yoktu neyseki bir arkadaşımdan da doğum haberi alarak keyiflendim...



Aaaaa az kalsın unutacaktım bir de üniversiteli oldum yeniden. Valla bak inanmazsınız. AÖF 2.üniversite olanağı sayesinde sınava girmeden kaydımı yaptırdım 2 yıllık Sağlık Kurumları İşletmeciliği okumaya başladım...



Dewrimin bu yıl biraz daha zorlaştı. Pazartesi ve Salı günleri dershaneye gidiyor...

Bende epey yoğunum ev, iş, çocuk üçgeni beni birhayli yoruyor son zamanlarda, ama iyiyiz ve sağlıklıyız ve herşeyin üstesinden geliriz...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts with Thumbnails

Bizim aile...