28 Aralık 2009 Pazartesi

Kızımın 9. ay doktor randevusu...
















Nerdeyse 1 aydır yazamıyorum...

O kadar çok yazacak şey varki aslında nereden başlasam bilemiyorum...

Malum zaman dar iş-ev-Alara üçgeni tüm hayatımı ele geçirmiş durumda, bu nedenle geçen 1 ayı kısaca özetlemek istiyorum...



Öncelikle diyet günleri son hızıyla devam ediyor. Gerçi son hız dediğime bakmayın biraz hız kesti kilo kaybım ama yine de idare ediyorum. Bu ilk ayımdı (gerçi henüz ay tamamlanmadı ama ) ve ben 5 kilo verdim bile. İşe başlarken aldığım pantolonlar artık belimden düşüyor. Hatta bu akşam denediğim birkaç parça kıyafet üzerime olunca ne kadar fark ettiğini bir kez daha anladım...

Önümüzdeki ay yine azimle diyete devam edeceğim. Umarım bu defa da 5 kilo kaybedebilirim.



Dediğim gibi aslında bu ay birçok ilki yaşadık. Bunlardan beni yerle bir edeni kızımın ilk hastalığı oldu....

17 Aralık günü öğleden sonra Şerife ablayı arayınca kızımın hafif ateşli olduğunu öğrendim. Açıkçası fazla önemsemedim. Zaten Şerife abla da çok endişeli değildi. Diş çıkartma sendromu olduğunu düşündük ikimizde. İçten içe de sevindim ne yalan söyleyeyim. Aylar önce bir hevesle aldığım kurabiye malzemelerim bozulmadan şu diş kurabiyelerini biran önce yapmak istiyordum çünkü ... Ama öyle değilmiş malesef.

Ta ki 18 Aralık Cuma gecesi uyanıp kızımın ateşler içinde olduğunu görene kadar. Panikle Devrimi uyandırdım ateş 39' a yükselmişti. Bir ara 40,3 bile ölçtük. İkimizde çok korkmuştuk fakat yine de soğuk kanlı hareket etmiş ve fitil banyo derken ateşi düşürmeyi başarmıştık...

Gece boyunca ateş ile mücadele eden kızım yorgun düşüp sabaha kadar deliksiz bir uyku çekti ama ne yazıkki uyandığında yine cayır cayır yanıyordu...

Fitil, banyo ikilisi ile müdehale ettik yine...

Neyseki zaten 19 Aralık Cumartesi günü için 9. ay doktor randevumuz vardı. Aylardır ilk defa evden bir türlü çıkamayıp randevuya asla yetişemeyeceğimizi anlayınca arayıp randevumuzu öğleden sonraya aldırdık. Neredeyse o randevuya bile geç kalacaktık ya neyseki kılı kılına yetişmeyi başardık. İlk defa doktor randevusuna endişeli olarak gidiyordum. Neden, bu ateş neden kızımın yakasını bırakmıyordu...

Kan testlerimiz temiz çıkınca ateşe daha hızlı müdehale tmemize yarayacak bir ilaç ile geri döndük. Haftasonu ateşin devam etmesi durumunda tekrar hastaneye dönmek kaydı ile. Fakat ne yazıkki ateş kesintisiz devam etti. Ateş düşürücü verdiğimiz sürece düşük tutabildiğimiz ateş yine 40 sınırlarını zorladı. Uykusuz, keyifsiz, tatsız, tuzsuz kötününde ötesinde bir haftasonu oldu benim için. Her zaman gülücükler atan neşeli bıdığımın oyuncaklarını eline alacak kadar bile takati kalmamıştı. Yemiyor, içmiyor, gülmüyor ve kucağımdan başka bir yerde durmuyordu.

Pazartesi sabahı ateşi yoktu. Kabusun bittiğini düşünerek işe gittim fakat malesef kabusun bitmediğini Şerife ablanın telefonu ile öğrendim. Ateş yine yükseliyordu...

Alel acele işten dönüp kızımı hastaneye götürdüm. Domuz gribi testi yapıldı. İdrar ve kaka tahlili için ise gerekli numuneleme techizatını alıp eve geri döndük. Gün ortasında Grip sonucumuzun (-) olduğunu öğrenip rahatladık fakat numune almayı bir türlü başaramadık. Ateş fena gitmiyor derken son olarak tekrar yükselince doktorumuzun tavsiyesi ile antibiyotiğe başladık. İlk hastalık ve işte ilk antibiyotik...

İlaç sektöründe çalışan biri olarak antibiyotik başta olmak üzere ilaç kullanımına hep temkinli yaklaşmışımdır. Mümkün mertebe ilaç kullanmayan biri olarak 9 aylık miniğime geniş spektrumlu bir antibiyotik veriyor olmanın verdiği hafif tedirginlik ile başladık ilaca. Beklediğim üzere özellikle ateş nedeni ile zayıf düşen bünyesi ilacın birçok yan etkisinin de ortaya çıkmasına neden oldu. Huzursuzluk, ishal, kırmızı lekeler....

Neyse ki bunun yanında ateş kontrol altına alındı, iştah ve neşe yerine geldi....
İlk günden itibaren olumlu sonuçlar kendini gösterdi fakat tabi yine de tedavi sürecini 7 güne tamamlamak için azmettik...

Şimdi iyiyiz, çok şükür ki çoooooook iyiyiz...

Son zamanların moda lafı " Doktor ve tahlil paraları 200 TL, ateş düşürücü şuruplar ve antibiyotik 30 TL, kızımın iyileştiğini görmek paha biçilemez"

Tabi sadece üzücü olaylar olmadı, güzel ilklerimizde var...

Mesela kızım artık tutunarak kendi kendine ayağa kalkabiliyor. Geçen hafta sanki tam olarak iyileştiğini ve formunu kazandığını bize ıspatlamak istercesine kendini aştı ve neredeyse 1 günde tutunarak ayağa kalkmaya başladı. Başka marifetlerimiz de var. Giderek yaramazlaşan kızım yine geçen haftadan beri çekmece açıp içinden kendine oynayabilecek hazineler bulma çabasına girdi...

Ben büyüyorum ve giderek yaramazlaşıyorum haberiniz ola diyor yani :)
Tamam kızım tamam aldık biz mesajı...
Sen yeterki iyi ol ev senin, karıştır karıştırabildiğin kadar....

Diğer önemli gelişme ise kızım için 3. ayda Erberk ajansa başvuru yapmıştım fakat 9. ayını doldurmasını beklememiz gerektiği cevabını almıştık. Yine geçen hafta başvurumu tekrarladım ve bu defa olumlu yanıt aldık. Yani kızım Erberk ajans cast kadrosuna kabul edildi. 23 Ocak Cumartesi günü fotograf çekimimiz var. Birde sözleşme imzalayacağız. Bakalım belki de bir reklam filmi yada dizi de oynarız.

Benim çocukluğuma dair o kadar az anım var ki...
Kızımın benim gibi sadece birkaç fotograftan oluşan bulanık bebeklik-çocukluk anıları olsun istemediğimden onu bu işe sokmak istedim. Çok değil sadece 1 tane bile iş teklifi gelirse ileride gülümseyerek hatırlayacağı güzel bir anısı olması için kabul etmek istiyorum...

Bakalım ilerleyen günler bize neler gösterecek...

30 Kasım 2009 Pazartesi

Diyet günlerim başlıyor...

Gebelik başlangıcında niyetlendiğim diyetisyen maceram "amaaaan 40 yılın başında bebek yapıyorum, yiyeyim gitsin doğumdan sonra veririm kiloları" dememle birkaç haftada sona ermişti...



Bu söylemlerin ardından homini hırtlar ve hakikaten neredeyse akşam yemeğimi yer yemez saat 19:00 gibi tumba yatak yapmamın da etkisi ile tam 23 kilo aldım...



Doğum ve ödemlerin inmesi sonrasında bir miktar kilo vermiş olsam da hatırı kalır bir miktar hala benimle..



Uzunca bir süre emzirme gerekçesi ile diyet yapmamın doğru olmayacağını savundum ve abartmadan yemeye devam ettim. İşe başlamamın ardından bir miktar daha kilo kaybım olsa da kendime hep bayram dönüşü adam akıllı bir diyetle gebelik öncesi kiloma erişmeyi hedef olarak koydum.



Hatta yıllar önce severek aldığım bir eteğimi bu kış bitene kadar giyebilmek gibi oldukça yüksek bir hedefle bugün başlıyorum diyete...

Niyeyse hafta başı diyete başlama takıntısı vardır ya bende bu nedenle ayın 1' inde değil 30' unda başlıyorum diyete...


Umarım başarılı olur ve fotograf karelerinde olmamı engelleyen ruh halime inat bol bol kızımla birlikte objektife gülümserim :))

Yıllık izin ve Kurban bayramı...




Doğum öncesi, doğum sonrası, ücretli, ücretsiz derken 7,5 ay süren doğum iznim bittiğinde yeterince evde kaldığımı düşünerek işe başlamayı, henüz kullanmadığım yıllık iznimi bayramla birleştirerek ileriki zamanlarda kullanmayı uygun bulmuştum.




İyiki de öyle düşünmüşüm...


Akıllı kadınım vesselam :)




Çalışmaya bir kere başlayınca hakikaten zaman su gibi akıp geçti. 2.5 aylık maratondan sonra kısa da olsa tam zamanlı annelik günlerime dönmek iyi geldi...




Tatilim 12 Kasım Perşembe saat 17:15 itibarı ile başladı. Gözünü seveyim şu süt izninin :)




Aydın için sabırsızlıkla hazırlıkların yapıldığı haftasonu güzel ama çabucak geçiverdi...




Ve nihayet büyük gün...


Sonunda yeniden Aydındayız kızımla birlikte...




Fakat evdeki hesap çarşıya pek uymadı maalesef...


Etrafımızda birçok gripli insan olunca bende dayanamayıp "gripliler" kervanına katılıverdim daha tatilimin başlarında....




Sonrası mı??




Tatilimin sonuna kadar hatta döndüğümde de yakamı bırakmayan burun akıntısı...


İnsan burnundan nefes almayı özler mi? Valla ben özledim...




Nefes alamayınca rahatta uyunmuyor zaten, kızım da hem yerini yadırgadı hem de uykusuz gecelerimde kendince nağmelerle bana eşilik etti...




Zorlandığım gecelerde bebefonu kendi odasına alan anneciğim kızımı yeniden uyutmakta hep bana yardım etti sağolsun...




Ha birde tabi gelenler, gidenler, gece misafirleri, gündüz misafirleri, yemekli misafirler, yatılı misafirler...




Gün geçmesin ki kapımız çalınmasın... Hatta abartmıyorum an geçmesinki...




Yooo şikayet ettiğimden değil ama yorulmadım dersem de yalan olur hani...




İlk hafta sonumuzda ablamlarda geldiler bizi görmeye...




Allaaaah işte curcuna tam olarak bizim evin o hali için sözlüğe girmiş bir kelime olsa gerek...




İkizler sevimli mi sevimli tam ısırmalık olmuşlar. Başta hastalıktan dolayı biraz kassakta sonlara doğru kendimi kızlarla boğuşurken buluverdim hep :))




Yaren annemi esir aldı, canım annem bu kadar adama yemek yapmaktan aynı zamanda da hepimizle ayrı ayrı ilgilenmeye çalışmaktan epey yoruldu. Dile getirmese de gözlerinden anlaşılıyordu yorgunluğu....


Aynı gün hem ablamları yolcu edip, hem ikizler sayesinde harap olan evi yeniden eski haline getirmek, hem yakın çocukluk arkadaşım Serap' ın kına gecesine katılmak ve en son gece yatılı misafirimizi ağırlayarak tatilin en yoğun gününe damgamızı vurduğumuzda gerçek yorgunluğun ne anlama geldiğini maaile anlamış bulunuyoruz...



Babamız arife günü akşamüstü saat 4 gibi geldiğinde kızımla kavuşma sahneleri de sanırım tatilimin en akılda kalan sahnelerinden birisi olacak.



Bayramımız nispeten daha sakin geçti. Eeee nede olsa iş bayramı :)

Sadece anneannem ve teyzemleri ziyaret ettik.




Kızımın tüm sevimliliği ile elde ettiği bayram ganimetinin üstüne konmam da tatilin benim için oldukça karlı geçmesine sebep oldu...

Allah daha nice bayramları görmeyi nasip eder inşallah

8 Kasım 2009 Pazar

Sonunda tutunarak ayaktayız...

tutunarak ayakta duruyorum...

oturuyorum...




Tamam hantal bir görüntüsü yok ama kızım hafiften gürbüz olduğundan motor fonksiyonların akranlarından geç gelişmesinden korktum hep. Örneğin sırtüstünden tam yüzü koyun dönmesini 6.5 aylıkken becerebildi.




Fakat çok şükür ki ilk önemli harekette geç kalmış olmasına rağmen yapabileceklerini çok çabuk keşfetti....




İlk başlarda asla desteksiz oturamayan kızım artık tek başına çok rahat oturup oturduğu yerden oyuncakları ile oynayabiliyor...




Amaaaa artık bir kademe daha atlayıp tutunarak ayakta durmaya başladı...


Evet eve tam bugün başardı kızım ayakta bizim desteğimiz olmadan durabilmeyi...




Arka odada biraz işim vardı Devrim oturma odasına gelmem için seslendi ve gördüğüm manzara inanılmaz şirindi. Kızım koltuğa yaslanarak babasının laptopuna saldırıyordu. Hemen bu kareyi ölümsüzleştirmem gerekir deyip makinayı kapınca o zor pozisyonda olmasına rağmen kızım birde bana poz vermez mi????




Bu kız valla da billa da cin gibi cin...


Hem de ne cin...


7 Kasım 2009 Cumartesi

İlk balık deneyimi...




Gebelik döneminde hayatım boyunca hiç yememiş olduğum kadar çok balık ve ceviz yedim doktorumun tavsiyesi ile. Kızım da bu sayede balığa doydu daha ana rahmindeyken. Fakat dünyaya geldiğinden beri hiç balık yememişti.


Kısmet bugüneymiş...


Kızımın Emine teyzesi hamsi tava, salata ve koladan oluşan muhteşem bir akşam yemeği menüsü ile kapıda belirdi saat 18:30 civarında. Pekte güzel sıcacık ve çıtır çıtırlardı...


Güzelce kılçıklarından arındırdığım hamsileri minik parçalar halinde kızıma da yedirdim. İçeriden alışkın olduğu bir tat olduğundan olsa gerek hiç yadırgamadan afiyetle yedi. 3 tane falan yemiştir...


Öyle tatlı bir görüntü vardı ki ellerimin yağını silip fotograf makinasını kaptığım gibi kızımın fotograflarını çekmeye başladım. Ama malum bizimki makinayı gördüğü anda poz vermeye başladığından yeme anını istediğim gibi resmedemedim ama inanın görüntü çok tatlıydı. Balığı daha karşıdan görürken ağzını kocaman açıp parçayı dili ile yanağı arasında ezip güzel güzel yedi tatlı kuzum...


Bal olsun, afiyet şeker olsun canım yavrum...


4 Kasım 2009 Çarşamba

Oyuncu kızım


Kızımın koltuktan düşme macerasından sonra oturma odamızın tam ortasına kocaman bir yorgan yazıp tüm gün üzerinde debelenmesine karar vermiştik...


Öyle de yaptık...


Özellikle evde olduğum günlerde yorgan üzerine tüm oyuncaklarımızı boşaltıp bağıra çağıra oyunlar oynuyoruz. Hele bir gün fış fış kayıkçı oyunu oynattım ki gülmekten hıçkırmaya başladı güzel kızım :)


Tabi her ne kadar yorgan üzerinde olsa da yine de gözümüz üzerinde. Zira nerede olmayacak iş varsa kaşla gözün arasında beceriveriyor...

Kısacası nerede zarar orada Alara...


Yorganı bir uçtan diğer uca hızla kat edip ya koltuğun altına kaçıyor ve kendini oraya sıkıştırmayı başarıyor, ya da prizlere saldırıp kabloları kemirmeye çalışıyor...


Bu kız emeklemeye başlayınca başımız iyiden iyiye derde girecek anlaşılan...

Hele yürüyünce düşünemiyorum...

31 Ekim 2009 Cumartesi

Kızımın 7.ay doktor randevusu...


Yağmurlu ve kasvetli bir Cumartesi günü...

Bugün yine kontrol ve aşı günü...

Bundan tam 6.5 ay önce kızımın 1. ay kontrolünde kalça ultrasonu çektirmiştik. O gün doktor 7. ayını doldurduğunda rutin kalça çıkığı kontrolü için bir de röntgen çekileceğini söylemişti. O an bana 7. ayın sonu o kadar uzak gelmişti ki...
Halbuki günler saniyeler kadar hızlı geçmiş ve işte biz bugün röntgen için hastaneye gidecektik...

Kızım erkenden uyanıp onu almam için ısrarla bana seslenince dayanamayıp bende erkenden uyandım. Fakat erken uyanmamıza rağmen nedense bugün bir türlü hazırlanamadık. Yine son ana kadar koşuşturma moduna girdim. Aşı kartı alındı mı? Atta çantasında su var mı? Yedek body var mı? ....


Aslında domuz gribi önlemi için şirketten maske getirmiştim. Hastaneye giderken takmak istiyordum ama malesef evde unutmuşum...
Acele işe şeytan karışmasa olmaz zaten...


Randevumuza 15 dakika kala hastaneye ulaşınca kahvaltı için bir pastaneye uğrayıp harika atıştırmalıklar alıp afiyetle mideye indirdikten sonra tam zamanında Erkan Beyin odasına girdik. Her zaman güle oynaya muayene olmamıza rağmen bu ay kızım ilginç bir biçimde daha muayene masasında soyunurken ağlamaya başladı. Hele ki doktor bey muayene etmeye başlayınca hepimizi şaşırtacak derecede çok ağlamaya başladı. Doktorumuz verdiği tepkilerin çok doğal olduğunu bu aylardan itibaren çocukların doktorlardan korkmaya başlayabileceğini söyledi. Muazzam çığlıklar ve hıçkırıklar eşliğinde muayenemizi olduktan sonra sıra geldi aşımıza...

Aşı sırasında da yaygarayı basan kızım Allahtan çabuk sakinleşti ve muayenenin sonunda nihayet doktor amcasına gülücükler atmaya başladı...

Çok şükür gelişimimiz gayet güzelmiş.

Boy: 69.5 Kilo: yaklaşık 9000 gr

Çıkışta özel sağlık sigortamızın kalça çıkığını doğumsal bulması nedeni ile röntgenin parasını ödememesi nedeni ile hafiften sinirlensem de kızımın sağlığının yerinde olmasına şükür ederek çıktım hastaneden...

Dönüşte deli gibi yağmur yağıyordu. Markete uğrayıp içecek birşeyler aldım. Devrim dönüşte işe gitti. Malum domuz gribi münasebeti ile işleri epey açıldı...

Birkaç saat sonra Gülçin ve kızı Gülce kızımın ziyaretine geldiler. Uzun süredir görmediğim için özlemişim Gülçini. Güzel güzel sohbet ettik. Kızım da Gülce ablası ile oyunlar oynadı...

Ne güzel bir gündü...
Allah ağzımızın tadını hiç bozmasın...

30 Ekim 2009 Cuma

Tracy sana sesleniyorum...


Bundan 4 ay önce (tam zamanlı annelik günlerimde) internette sörf yaparken, bebek bloglarını dolaşırken, bebeği olan arkadaşlarımdan sık sık duyduğum şu meşhur kitabı oldukça merak etmiş ve yana yakıla internetten kitabı bulup derhal siparişini vermiştim.

Kitap elime geçtiğinde zaman kaybetmeden okumaya başladım...

İlk konular bebeklerin tanımlamakla ilgiliydi. Kitaba başlar başlamaz kızımın "kitap bebek" olduğuna karar vermiş ve epeyce sevinmiştim. Hatta kitapla ilgili ilk yazımı yazmıştım dayanamayıp. Ama kitabı okumaya başladıkça bende paranoya ve suçluluk hisleri oluşmaya başladı.

Acaba bebeğim bir atıştırmacı bebek haline mi dönüştü?

Gündüzleri tetik ve az uyumasına ben mi sebep oldum?

Geceleri sorunsuz geçmesine rağmen gündüzleri neden uyku sorunumuz var?

Bebeğim gereğinden sık mı yemek yiyor?

3 saatlik mi 4 saatlik mi EASY uygulamalıyım?

Bu örnekleri sıralamakla bitmez...

Neymiş efendim bebekle ilgili birsürü olayın dibinde yatan unsur hatalı ebeveynlikmiş.

Tamam bir program uygulanması kısmına bende katılıyorum ama bebeklere birer robotmuş gibi yaklaşılmasına tamamen karşıyım.

Kitabı okumayı bıraktım, en azından 2 yaş sendromu ve tuvalet eğitimine kadar elime almayı da düşünmüyorum.

Kitap ile ilgili benim gibi araştırma yapan anne adayları yada annelerin yazıma ulaşacağını umarak bu yazıyı kaleme aldım...

Benim fikrim bu tabiki tercih sizlerin...

Kızım her geçen gün büyüyor, her gün yeni şeyler öğreniyor...

Ortaya karışık...







İşe başladıktan sonra zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz oldum...

Her sabah güne saat 05:45 te başlamama ve sürekli "koştur koştur" modumda olmama rağmen işlerim asla ama asla bitmiyor. Bu noktada yapmayı istediğim ama bir türlü zaman bulamadığım aktivitelerin ardından hayıflanırken bir yandan da biri 5 diğer ikisi 1.5 yaşında olan 3 çocuğu ile her türlü aktivitenin hakkından gelen ablamı da sürekli saygıyla ve hayretle anıyorum...

Allahtan Şerife ablamız çok iyi, sağolsun bana her konuda yardımcı oluyor. Zaten çalışan bir kadının en büyük hayali eve geldiğinde bir kap yemek bulmakmış, ben birsürü güzel ve lezzetli yemekle karşılaşıyorum ki gerçekten harika bir duygu. Zaten bir de yemek yapsaydım bu işlerin hakkından hiç gelemeyecekmişim...

Tüm bu yoğunluğun arasında günlüğüm ve bloğum güme gitti bu aralar. Günlüğümde eksik kalan günleri oturup tamamladım hafızama resetlediğim taze anılar daha fazla çürümeden. Sıra blogta... Bir süredir hiç yazamadığım bloğuma en azından geçen zamandaki olayları topluca anlatan tabiri caizse "ortaya karışık" bir yazı hazırlamak için oturdum bilgisayarımın başına...

Kızım mışıl mışıl uyurken...

Yazmadığım dönem içinde başımızdan geçen en önemli olay kızımın düşüşü idi.
Tarih: 13 Ekim Salı...
Olacak ile öleceğin önüne geçilmez der hep annem. Gerçekten de öyle oldu...
Dewrim o akşam mesaideydi. Bende iş dönüşü yemeğimi yiyip kızımla oyunlar oynayıp onu yorduktan sonra gözlerinden uyku akan kızıma pijamalarını giydirip uyku moduna sokmaya hazırlanırken onu sadece birkaç saniyeliğine koltuğun üzerinde bırakıp koşarak odasına çorap almaya gittim. Daha kolidorda odaya doğru koşuyordum ki kızımın çığlığı ile irkildim. Odaya geri koştuğumda kızımı yerde buldum...
Ağlaması iyi derler düşen çocuğun...
Bıraktım biraz ağladı. Tabi kıyamadım öptüm, kokladım, bağrıma bastım sussun diye. Fazla ağlamadı zaten kolayca sakinleşti....
Aklımda hiç soru işareti yokken kızımın 2 kere kusması ve ara ara kusmaya yeltenir gibi davranışları yavaş yavaş kafamda soru işaretleri oluşturmaya başladı. Sanemle konuştuk. Aklında kalmasın doktora git bence deyince dayanamayıp Dewrimi aradım. Apar topar işten geldi ve yakındaki Anadolu Sağlık Merkezine gittik. Fizik muayenesinde sorun yok dedi doktor ama muayene sonrası kusmaya çalışınca doktor BT çektirmemizi önerdi. Fakat tek şart kızımın uyumasıydı. Kabul ettik tabi hemen ama ne hikmetse kızım uyumayı reddetti hep. Ne zaman o kocaman aletin içine girse hemen gözlerini açıverdi. Bu şekilde yaklaşık 2.5 saat uğraştıktan sonra BT çektirememiş olarak eve geri döndük.
Doktorun önerisi ile 4 saatte bir kontrol etmek gerekiyordu.
Ne 4 saati 4 dakika bile gözümü kırpmadan bebefonun başında kızımı izledim...
Ona birşey olmaması için dua ederek tabi...
Neyseki kızım gayet iyiydi...
Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın... Ben iyi olduğunu bildiğim halde uyuyamadım, gerisini düşünemiyorum bile...

Bu günlerde hava bozmuş olsada geçen 2-3 haftasonu havalar neredeyse bir yaz günündeki kadar güzel ve güneşliydi. Herkes gibi biz de kendimizi sokaklara vurduk tabi. Kızımla gezmek artık çok güzel. Bayılıyor arabasında bakınmayı. Etrafında o kadar çok şey varki keşfedilecek...
Hiç birini kaçırmak istemediğinden genelde pek uyumuyor, taki yorgunluktan sızana kadar...

Geçen haftalarda bir gün Metehan bebeği ziyarete gittik. Epeyce büyümüş, eli yüzü belirginleşmiş. Meral bir Metehana birde Alaraya bakıp bakıp oğlunun Alara kadar büyüdüğü günleri hayal edip durdu, bense kızımın Metehan kadar küçük olduğu günlerin ne kadar geride kaldığını düşündüm hep. Halbuki sadece 6 ay geçmiş ama sanki 6 yıl kadar geride kalmış o günler...

Haftasonları standart aynı şeyleri yapmaktan çok bıkmıştık, havalarda güzel olunca bu aralar Avrupa yakasında takılıyoruz. Bir hafta Eminönü, bir hafta Merter...
Bol bol alışveriş yapıp moral ve enerji topluyorum...

Velhasıl genel hatları ile Ekim ayımız gayet güzel geçti. Yarın doktor randevumuz ve aşılarımız var. Zaten bu aydan sonra 12. aya kadar aşı yokmuş. Ha bir de kalça ultrasonu çekilecek. 1 ay ve 7. ayda yapılıyor. 1. ay yaptırdığımızda taaaaaa 7. ayda bir daha yapılacakmış ohooooo demiştim. Şu zaman denen şey ne çabuk ilerliyor...

Kasım ayımız kısmetse çok güzel geçecek. Ayın 12 sinde izne çıkıyorum. 16 Kasımda Aydına gidiyoruz kızımla. Babamız bayramda gelecek. Hep birlikte güzel bir bayram geçireceğiz. Kızımın 2. bayramı olacak. Sonra İstanbula döneceğiz. Dönüşte bir hafta daha evde kalıp işe 7 Aralıkta başlayacağım. Anlayacağınız arkadaşlarımın deyimi ile " bu sene tatile gözüm doymuyor " ...

14 Ekim 2009 Çarşamba

Kadriye ablaya veda, hoşgeldin Şerife abla...

Evet çok olmamıştı Kadriye abla ile tanışalı fakat malesef onun ailesel nedenleri vesilesi ile yollarımız ayrılacaktı...
Aslında onu çok sevmiştim kızımda çok alışmıştı ama eşi ve ailesi söz konusu olduğundan hiç sesimi çıkartmadım...
Şerife abla ile işte tüm bu karmaşık duygular ve sıkıntılar içindeyken tanıştım. Daha doğrusu o beni buldu...
Takip edenler hatırlayacaklardır sahibinden.com a verdiğim ilanı Kadriye abla ile tanışınca pasif hale getirmiştim ya işte nasıl olduysa Şerife abla benim izimi o pasif ilan sayesinde buldu. Annem hep "kul sıkışmayınca hızır yetişmez" derdi. Sanırım tam da benim durumum için geçerli bu söz.
İlanımı aktif hale getirmeyi planladığım gün Şerife ablanın mesajı ile karşılaşmıştım...
Bu tesadüfi tanışmamızın her ikimiz için de hayırlı olmasını dileyerek başladık yolumuza...
Şimdilik fikrimiz kızım 2 yaşına gelene kadar evde bakılması daha sonra kreşe gitmesi ama bakalım zaman bize ne gösterecek...

Birlikte 2 gün hızlandırılmış alıştırma turu yaptıktan sonra 1 Ekim 2009 tarihi itibarı ile Şerife abla dönemi resmen başlamış bulunuyor...
İlk haftamız gayet güzeldi...
Umarım tüm günlerimiz hep güzel geçer...

26 Eylül 2009 Cumartesi

Kızımın 6.ay doktor randevusu...




Kızım doğduğundan beri hep onunla ilgili hayallerimiz oldu...


Eeeee malum artık işimiz gücümüz onu büyütmek...




Ah bi göbeği düşse dedik...17 gün bekledik ve mutlu son...


Ah şu gaz dönemi bi geçse dedik...3 ay bekledik ve mutlu son...


Ah kızım anlamsız da olsa konuşmaya başlasa babababa dese artık dedik...5.5 ay bekledik ve mutlu son...


Şimdilerde yine bir mutlu sonu yaşıyoruz. Zamanında sabırsızlıkla beklediğim "ah kızım mama sandalyesinde oturup bizimle birlikte masada yemek yiyebilse, yürütecinde kendi kendine vakit geçirmeyi öğrense de bizde acele etmeden yemek yiyebilsek" hayallerim 6. ayımızın sonunda mutlu sonla bitiyor...






Yaklaşık 1-1.5 haftadır kızım yürüteci ve mama sandalyesi ile tanıştı. Tüm yeniliklere kolayca alışan kızım bu iki yeni oyuncağına da kolayca alıştı...


Hatta çok sevdi diyebilirim...


Yürütece oturunca resmen kendinden geçiyor diyebilirim...


Yürütecin üstündeki oyuncakları hemen öğrendi nereye basınca ses çıkacak biliyor akıllı kızım...




Bundan sonraki beklentimiz " ah kızımın ilk dişi çıksa" ...


Bakalım bu hayalimiz ne zaman mutlu sonla bitecek...




Her neyse dönelim asıl konumuza...


Her zamanki gibi zaman su gibi gelip geçti ve doktor kontrolü ve aşı günümüz geldi çattı...


Bugün sabah 09:15 te olan randevumuza tam zamanında gittik...


Doktor amcası kızımı muayene etti ve aşılarını yaptı...


Kızım ilk aşıda hiç ağlamadı ikincide ise sadece 30 saniye ağladı ve hemen sustu...


Boy: 68 cm Kilo:8490 gr


Kızım 90 persentillerde...


Yani gelişim çok şükür çok güzel...


Sinirsel gelişimi de gayet iyiyimiş.


Bu aydan itibaren demir damlasına başlayacağız. Ayrıca kahvaltı ve çorbalara da başlayacağız.


Geçen hafta mama firmalarından numuneler istemiştim bakalım numune gelecek mi?


Umarım gelir çünkü bu hafta kızım için devam sütü, bisküvi, bebek ekmeği vs. birsürü malzeme almamız gerekiyor...


Gerçi yeme sorunlu ve allerjisi olan bebekler için üretilen özel mamaların 100 TL civarındaki fiyatlarını görünce sorunsuz olduğumuz için binlerce kez şükür ettim ama şu mama işi başladı başlayalı bütçe epey zarar gördü ama dediğim gibi kızım iştahla yedikçe ben yemiş gibi oluyor ve mutlu oluyorum...


Ona tüm mamalar feda olsun yeterki yesin ve biran önce büyüsün...


25 Eylül 2009 Cuma

Bakıcımız değişiyor...

Bayram dönüşü Çarşamba günü işbaşı yaptık...
Tatil dönüşü zaten işe gitmek zorken birde sabah servis beklerken Kardiye teyze ile karşılaştık ve aslında tahmin ettiğim kötü haberi verdi bana...
Ayrılmak istiyordu...
Halbuki henüz sadece 1 ay olmuştu...
Ama ailevi ve önemli bir konu olduğundan ona kızamıyordum da...

İçim ne çok sıkıldı anlatamam...

İşe gider gitmez Kadriye teyzeyi bulmamı sağlayan sahibinden.com a verdiğim ilanı aktif hale getirmek için sisteme girince birde ne göreyim ilan pasif olmasına rağmen biri kızıma bakmaya talip olduğunu yazan mesaj atmış...

Ne büyük şans, ne güzel tesadüf...

Hemen verdiği telefonu aradım. Konuştuk. Akşamına yüzyüze görüşüp tanışmaya karar verdik. Şerife abla ve eşi saat 8 gibi geldiler. Kızım uyumuştu...

Her detayı konuştuk ve anlaştık. Mütevazi bir aile, iyi niyetli insanlar...

Çok şükür aklımda gönlümde ferah olacak bundan sonra...

Haftaya Perşembe (1 Ekim) işbaşı yapıcak. Umarım kızım içinde benim için de hayırlı olur...

İnanıyorum olacak...

İlk bayram...




İlk bayramımızı Çerkezköyde geçirdik...
Dedemiz ve babaannemizle...
Arife öğleden sonra düştük yollara. Yollar şaşırtıcı bir biçimde normal bir İstanbul gününden bile boştu...
Arabada uyumayı bir türlü öğrenemeyen antika kızım her zamanki gibi gelen geçen arabalara bakmak için can attı...
Bende onu kırmadım ve gelen geçen arabalara birlikte el salladık...
Vardığımızda her zamanki gibi kızım evin yıldızı oldu bir anda...
Bizim pabuç dama çıkalı epey olduğundan yeni vaziyete alıştık bizde :)
Bir ilgi bir alaka amaaaaan herkesler kızımı görmeye geldi...
İnsan ayırt etmesede biraz fazla ilgi, biraz kalabalık ve biraz da bu kalabalığın yüksek sesle konuşma alışkanlığı nedeni ile kızım ara ara ağlama nöbeti geçirsede günümüz gayet güzeldi...
Veeee bayram sabahı...
Maaile bayram kahvaltısı...
Kızım her zamanki gibi babasının kucağında yemek yemek için çırpınıp durunca eline koca biberi tutuşturuverdik...
Öyle mutlu oluyor ki bizimle masada birşeyler yemekten...
Derken misafirler akın akın gelmeye başladılar...
Bu arada kızımın da uyku saati geldi...
Kısa bir uykudan sonra bayramlıklarımızı giydik...
Kızımın bayramlığını teyzesi doğum için geldiğinde getirmişti. Taaaa o zamanlarda "kızım büyüyüp bu elbiseyi bayramda giyecek" derdim zaman ne çabuk geçti de giydi anlayamadım...
Kurban bayramında giyeceği elbisesini ise hiç sormayın daha kızım fasülye büyüklüğünde iken Funda teyzesi tarafından alınmıştı. Şimdi o elbiseyi giymesine 2 ay kaldı...
Halbuki o elbiseler kargo ile elime ulaştığında gözlerimin yaşarma anı daha dün gibi aklımda...
Zaman ne çabuk geçiyor...
Kızım gözlerimin önünde büyüyor...
Her neyse bayrama geri dönelim...
Bayramda ev hiç boş kalmadı. Gelen giden, bayramlaşmaya gelenlerin haricinde kızımı görmeye gelenlerde vardı tabi...
Kızım bayramın ilk günü resmen koptu...
Kalabalık ve soğuk birleşince huysuzluğu üstündeydi. Biraz da dün geceden uykusuzluğu olunca amaaaan ne mutlu susturana...
Onu da anlıyorum aslında. Ne uyku düzeni kaldı ne yemek ne yapsın güzel kızım ağlamasında...
Neyseki bayramın 2. günü akşam saat 8 gibi dönüş yoluna düştük tabi yine uykusuz...
İşte ilk bayramımız böyle geçti...
Bakalım Kurban bayramı nasıl geçecek...

7 Eylül 2009 Pazartesi

Konuşmaya başlıyorum...

Kızım 2 aylık olduğundan beri konuşma derdine düştü...

Anlamsız sesler, uğultular, çığlıklar...

"Ah birde bu sesler anlam bulsa" derdim hep...

Allah bana o günleri de gösterdi sonunda...

Günlerden 5 Eylül 2009 Cumartesi...

Saat: 20:30 suları...

Kızımı uyutmaya çalışıyorum...

Malum dandini dandini dastana melodisi eşliğinde...

Kızım uyu, yok, kızım uyusana, yok...

Bu kızın uyuyacak hali yok...

Ama oda ne...

Ağzından çıkan sesleri dudağı ile şekillendirmeye çalışıyor benim küçük meleğim...

Sonra ağzından babba, bababa heceleri çıkıveriyor...

Dewrimde bende şok...

Yahu bu çocuk daha 6 aylık bile değil, bu ne hız...

Ben kızıma baba dedikçe oda beni taklit ediyor. Karşılıklı olarak bağırıp duruyoruz. Babba, bababa...

Babası kızımı ve beni kameraya alıyor fakat malesef görüntüyü silmeyi başararak kızımın ilkine bizde bir ilkle eşlik ediyoruz...

Neyseki kızım bize 6 Eylül 2009 Pazar sabahı evlilik yıldönümü hediyesi veriyor ve hem anne hem de baba diyor :)

Bu sefer görüntüleri silmeden muhafaza etmeyi başarıyoruz...

Daha nice anneler, babalar desin inşallah güzel kızım...

1 Eylül 2009 Salı

Aylar sonra ilk iş günü...

Sabah erkenden uyanıp kızımı emzirdim...
Onu tekrar yatağına bırakırken her zamankinden biraz daha fazla öptüm kokladım ki gün içinde burnumda kokusunu hissedebileyim...

Her ne kadar o ne dediğimi anlamasa ve bana sevimli tebessümler yollasada kızıma bir veda konuşması yaptım...

Öptüm, kokladım, öptüm, kokladım...
Defalarca, defalarca...

Kapıyı çekip onu o kapının arkasında bırakırken içim sızladı mı? hemde nasıl...

Ama hayat işte...
Çalışmakta şart...

Hızla kahvaltı yapıp giyindim.
Dünden pantolonumu ütüleyip kırışmaması için kapıya asmıştım askısıyla birlikte.

Çocukluğumuzda ablamla birlikte arife günlerinde itina ile odamızdaki yüklüğün üst raf kollarına astığımız "yarın olsada giysek " dediğimiz bayramlıklarımız geldi aklıma giyinirken...

Tüm hazırlıklar tamamlanınca Kadriye teyzemizle vedalaşıp yollara düştük... Kızımı önce Allaha sonra da Kadriye teyzeye emanet ettim...

İlk gün beni Dewrim işe bırakacaktı...

İlk günden bir miktar işe geç kalsamda ofise girer girmez inanılmaz bir sevgi seli ile karşılaştım...
Herkes çok iyi göründüğümü söylüyordu...
Bendeki ağız kulakta durumunu anlatmaya gerek yok tabi :)

Müdürümün de yıllık izinde olması sebebi ile gayet sakin ve güzel bir gün geçirdim...
Tüm arkadaşlarımla kısa kısa sohbet etme şansı yakaladım.

İlk günün şerefine öğle yemeğinde dışarı bile çıktık arkadaşlarla...

Saat 09:30 da ve 16:00 da evi aradım. Durum gayet olumlu görünüyordu...
Herşeyin yolunda olmasına çok sevindim...

Aslında servisle dçnsem iyi olacaktı ama bir arkadaş beni arabayla eve bırakmayı teklif edince dayanamayıp kabul ettim...
Her ne kadar gün içinde endişelenmesem ve merak etmesemde günün sonunda kızım burnumda tütüyordu...

Bir çırpıda işten eve giden yol bitsin istedim...

Neyseki eve ulaştık ama bir heves giydiğim topuklu papuçlar ayağımı parçaladığı için sitenin bahçe kapısından eve varmak epey uzun sürdü :)))

Kızım Kadriye teyzesi ile pencerede yolumu gözlüyordu....

Canım kızım, sarılıp. öpüp, kokladım doya doya...
Yarın sabaha kadar kızımın yanında olacağıma sevindim...

Sonra kızım 1 yaşına gelinceye kadar Cuma günleri çalışmayacağımı düşünerek kendimi teselli etmeye çalıştım...

Günler çabucak geçermi dersiniz??
Yatçam kalkcam, yatçam kalkcam, ............ Perşembe akşamı olacak ve ben 3 gün kızımla başbaşa olacağım :))))

Tam zamanlı anneliğimin son günü...

Tarih: 31 Ağustos 2009 Pazartesi

19 Ocakta başlayan doğum iznimin son günü...
Tam zamanlı annelik günlerimin sonuncusu...

Çalışan herkes bilir, Pazar sabahı her ne kadar keyifle güne başlansada gün bitmeye yaklaştıkça yarın işgünü olmasının sıkıntısı oturur insanın yüreğine...

İzne ayrıldığım gün içimde acayip bir rahatlama olmuştu...
Aylarca işe gitmeyecek olmanın, bu süre zarfında kızıma kavuşacak olmanın sevincini tüm benliğimle yaşamıştım...

İşte bu sevincin arasında birden aklıma işe başlayacağım günden bir önceki gün yaşağacağım ruhi sıkıntıyı düşününce bile daralmıştım..
Düşünün Pazar günü bile Pazartesi sendromu yaşarkan 7-8 ay sonunda işe başlamak ne kadar koyacaktı...

İşte o gün gelip çatmıştı...

Ama beklediğim sıkıntı yoktu ne hikmetse...

Birkaç gündür alışması için kızımı saat 6 da uyandırıp, emzirip yeniden yatırıyordum ama son günümde kızıma torpil yaparak onu uyandırmayıp kendisi uyanana kadar bekledim.

Kadriye teyzemiz saat 7 de evde hazırdı...

Yaklaşık 1 haftadır alışma süreci kapsamında birlikte olduğumuzdan Kadriye teyzede, bende kızımda yeni durumumuza epey alışmıştık ama yine de ben son detayları aktarma savaşı içindeydim...

Bunun yanında yarın için birsürü hazırlık yapmam gerekiyordu...

İşe kuaföre giderek başladım. Kısacık kestirdiğim saçlarımla yeni bir tarz oluşturdum kendime...
Nede olsa bu kadar süreden sonra biraz değişik görünmek bana moral verecekti...

Kuaför maceram biraz uzayınca kızım ve Kardiye teyze yarın için prova yapmış oldular...
Neyseki prova sorunsuz atlatılmış...

Eve dönüşte koştura koştura eksiklerimi tamamlamaya çalışırken bir yandan da kızımın uyumama drenci ile karşılaştım. İlk defa resmen uyumamak için direniyordu kızım...

Sanırım olanları hissedip tepki veriyor bu veletler...

Tam 3.5 saat onu uyutmak için uğraştıktan sonra kızım sonunda uykuya teslim oldu ama saat epey geç olduğundan bende hemen yatıp dinlenmek istedim...

Nede olsa yarın ilk işgünüm....

23 Ağustos 2009 Pazar

İlk mama deneyimi...

Tarih: 23 Ağustos 2009 Pazar

Büyük bir seramoni...

Kızım için ilk mama hazırlayışım...

Evde olmama rağmen mamaya vereceği tepkiyi ölçmek adına ilk denemeyi yapmak istiyoruz...

Kutudaki tarifi birkaç kez okuyorum...

Nede olsa acemilik var yanlış olmasın :)))

Koca bir tabak mamayı kızıma yedirmeye başlıyorum...

Başta Kızım mamayı nasıl yutacağını kestiremiyor. Nede olsa onun için önemli bir deneyim. Tam kızım mamayı sevmeyecek mi diye panik olacakken kızım daha iştahla yemeye başlıyor. Çok seviniyorum...

Afiyet, şeker, bal olsun kızıma...
Yarasın...
Büyüsün kocaman olsun güzel kızım...

Kızımın 5. ay doktor randevusu...

Kızım gözümün önünde kocaman bir kız oldu...
Onun büyümesini izlemek ne güzel...
Bir zamanlar onu ultrasonda görebilmek için can atar, doktor ziyaretlerini iple çekerdim şimdi de kızımın 1 ayda ne kadar büyüdüğünü görmek için muayene gününün gelmesini iple çekiyorum...

Ve bu Cumartesi büyük gün geldi...
Kızım 5. ayını doldurup 6. ayına girdi...

Ve yine doktor ve aşı zamanımız geldi...

Tarih: 22 Ağustos Cumartesi saat: 09:00
Yine Medipol Hastanesi, ve biz yine Erkan Beyin odasında hazır ve nazırız...

Bu sefer azcık atraksiyon yaşıyoruz. Ben telefonumun saatini kurmayı unutunca, kızım dahil maaile uyuyakalıyoruz. Saat 08:00 de kendi kendime uyanıyorum. Telaş içinde kızımı uyandırıp emziriyor ve hemen kızımı hazırlıyorum. Bir taraftan da atta çantamıza birkaç parça giysi, bez, ıslak mendil, su, oyuncak vs. atıyorum. Malum Cevat kelle modundayız ya artık...

Aşı karnemizi almak aklıma geliyor Allahtan...

Biraz geç olsa da yollara düşüyoruz...

Allahtan kocacım bizi tam zamanında saat 09:00 da hastaneye yetiştiriyor...

Erkan Bey kızımı görür görmez çok şaşırıyor. Kızım büyümüş ve bronzlaşmış. "Kocaman bir kız olmuş bu yaaa diyor" benim koltuklar kabarıyor tabi malum sadece anne sütüyle büyütüyorum bu kadar :)))

Muayenemiz sorunsuz geçiyor...

Gelişim mükemmel...
Kilo:7960 gr Boy:66 cm

Kızım uslu uslu durunca aferini alıyor doktor amcasından...

Doktor amcası özlemiş azcık seviyor kızımı, kızım sevilmeyi çok sever öyle sakin sakin durup doktora kendini sevdiriyor resmen...

Muayene sonrası aşı yapılıyor. Boşu boşuna stres yaşamışım meğer yapılmadığını sandığım polio zaten karma aşının içindeymiş. Oh içim rahatlıyor...

Kızım aşı sırasında da diğer çocuklardan az ağlayınca bir aferin daha alıyor doktor amcasından...
Bizde kızımızla övünüyoruz Dewrimle birlikte. İki deliden bir akıllı çıkartmış olmanın haklı gururundan olsa gerek...

Derken mevzu ek gıdalara geliyor. Malum tam zamanlı annelik günlerimin son haftasına girmek üzereyim. Pompam ve ben kızım için çalışmaya hazır olmamıza rağmen artık yavaş yavaş ek gıdalara başlaması yönünde Erkan Bey ile anlaşıyoruz.

Günlerdir kızım için ideal yeme ve uyuma saatleri üzerinde kafa patlatıyorken doktorumuzun verdiği örnek program derdime derman oluveriyor birden...

Zaten hala etkin olarak anne sütü almaya devam edeceğinden bu ay sadece meyve suyu ve püreleri, yoğurt ve muhallebi yiyecek. Çorba ve daha karışık yiyecekler önümüzdeki aydan itibaren...

Doktor dönüşü Dewrim işe gidiyor. Bizde kızımla evde dinlenip akşam gezmesi için dinleniyoruz. Dewrim işten gelir gelmez kendimizi dışarı atıyoruz. Önce yemek, sonra alışveriş...

Kızıma birkaç kutu mama alıyoruz...
Amaaaan ne çok çeşit var...
4. aydan itibaren yenen en basit ve karışık tahıl içermeyeninden alıyoruz...
En kısa sürede ilk mama deneyimimizi de paylaşacağım...

19 Ağustos 2009 Çarşamba

İlk meyve deneyimi...


Bugün ilk defa kızım için su ile karıştırılmış meyve püreleri hazırladım...

Sabah elma, akşamüstü muz püresi...

Nasıl iştahla yediğini görseniz...

Canım kızım afiyet bal olsun...

Yeni bir dönem başlıyor...

Tarih: 16 Ağustos 2009 Pazar

Devrimle birlikte oturmuş öğle yemeğimizi yemeye çalışıyoruz.
Kızım çığlık çığlığa...
O da yiyecekmiş...
Elimizdeki çatallara saldırıyor resmen
Babası kızımı zor tutuyor tabağına saldırmasın diye...

Ağzımıza götürdüğümüz her lokmada öğle bir bakış atıyorki sanırsınki aylardır aç kalmış...
İnanılmaz bir acitasyon...

Dayanamıyoruz ve kızımda bizimle yoğurt yiyor...

İlk kez süt dışında bir yiyeceği (tatilde ağzına değirdiğimiz bazı meyveler hariç) yiyor.
Hem nasıl yemek...
Babası kaşığı çektiğinde bağırıyor...
Hızlı hızlı yiyecekmiş :)))

Uzun süredir bize katı gıdalara geçiş için hazır olduğunun sinyallerini vermeye çalışan kızım yoğurt yiyişiyle son ve önemli sinyalini de vermiş oldu.
Demekki neymiş...
Artık kızım ek gıdalar almak için hazırmış...
Demekki neymiş...
Yeni bir dönem başlıyormuş...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kadriye teyze ile tanışma...

Kuşadasından döner dönmez sahibinden.com a ilan vermiştim ve telefonum susmaz olmuştu. Tam kararımı verdim derken Kadriye teyzenin kızı Sevinç aradı. Bir gün sonra 8 Ağustos 2009 da görüşmeyi kabul ettim. Son derece heyecanlıydım. Karşıma nasıl biri çıkacak çok merak ediyordum açıkçası...
Kızımı kimlere emanet edecektim...
Neyseki Kadriye teyzeyi görür görmez beğendim. Kanım kaynadı hatta.
Kızımı önce Allaha sonra da Kadriye teyzesine emanet edeceğim...
Umarım kızım için en doğru kişiyi seçmişimdir...

Kevserin anısına...


3 Ağustos 2009


Dün vermiş olduğum iş ilanı nedeni ile telefonum sabahtan itibaren hiç susmadı...

Fakat telefonum bir kere daha çaldı ki keşke çalmasaydı...

Çalamasaydı...

Çalmaz olaydı...


Arayan üniversiteden arkadaşım Tunç idi. Uzun süredir görüşmediğimiz için araması beni şaşırtmıştı. Sesi kötü geliyordu. Sana kötü bir haber vereceğim dediğinde zaman benim için durmuştu...


Üniversite yıllarından sevdiğimiz bir arkadaşımız olan Burhanın sevgili eşi Kevser Tülgün düğün dönüşü yaptıkları bir kaza sonucu hayatını kaybetmişti...


Dünyalar başıma yıkıldı...

İlk defa ölüm haberi almıyordum ama ilk defa tanıdığım bu kadar genç birini kaybediyordum...


Aklımdan film şeridi gibi yaşadığımız güzel üniversite yılları geçiyordu...

Ardından da Kevserin dünya tatlısı 2 çocuğu...


Birkaç arkadaşımı arayıp haber verdim...

O kadar çaresiz hissettim ki kendimi...

Arkadaşımın cenazesine katılmam mümkün olmayacaktı...

Haftaiçi olması nedeni ile Devrim izin alamazdı. Bende kızımla yanlız nasıl gidecektim.


Kazada Mehmet ve eşi de varmış. Onların sağ olmaları bir nebze olsun içimi serinletiyordu...

Ama ne olursa olsun içimdeki yangın sönmüyordu...


Düşündükçe delirecek gibi oluyordum...

Ben bu kadar sıkılıyorsam Burhan acaba neler hissediyordu...

10 yıllık hayat arkadaşını, aşkını, sevdiceğini, çocuklarının annesini kaybetmişti...

Başın sağolsun sevgili arkadaşım...

Mekanın cennet olsun sevgili arkadaşım...

7 Ağustos 2009 Cuma

Kızımın 4.ay aşıları...

Her ay sabırsızlıkla beklediğim kontrollerimize bu ay ara vermek zorunda kalıyoruz çünkü tatildeyiz...
Ama aşılara ara vermek yok tabi...
Annem, babam ben ve kızım sabah 10 gibi yollara düşüp Güzelçamlı Sağlıkocağına gidiyoruz. Sıra var. Annem ve babam pazara gitmek üzere beni yanlız bırakıyorlar. Biraz bekleyip içeri giriyorum. Doktor ve hemşire hanımlara aşı kartımızı anlatmam epey zor oluyor ama başarıyorum. Polio aşısının 6. aydan başladığını savunarak aşı yapmıyorlar. Rotavürüs aşısını zaten devlet karşılamıyor.
Sadece karma aşı yapılıyor...
Şaşırtıcı bir biçimde kızım hiç ağlamıyor. Ne iğne batarken nede ilaç verilirken...
Malum sağlıkocaklarında tartılar şalışmadığı için aşıdan sonra hemen çıkıyoruz.
Hava dehşet şekilde sıcak...
Beklemekten bende kızımda çok sıkılıyoruz...
Neyi mi bekliyoruz? annem ve babamın pazardan gelip bizi almalarını...
Sonunda kızım pes ediyor ve sağlıkocağını birbirine katacak desibelde ağlıyor...
Bende pes ediyorum tabi doğal olarak...
Neyseki kucağımda sızıyor bir süre sonra...
Hala bekliyoruz...
Neyseki sonunda geliyorlar...
Sağlıkocağının karşısında eczane var ama Rotavürüs aşısını bulamıyoruz. Eve dönüp biraz dinlendikten sonra bu sefer Devutlar sağlıkocağına doğru yollara düşüyoruz. Aşımızı alıp yaptırıyoruz. Nihayet tartısı çalışan bir sağlıkocağına rastladığım için seviniyorum.
Kilo 7500 boy 65 kızım ne çok büyümüş yaaa...

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Alara tatilde...


Su çiçeği sorunsalı yeterince moralimizi bozmuş olacak ki eeeehhhh başlarım suyuna da çiçeğine de diyerek 3 Temmuz Cuma günü saat 14:30 civarında Kuşadasına doğru düştük yollara...



Yolculuğumuz beklediğimizin aksine gayet güzel ve sakin geçti. Tek sorun kızımın toplam 9 saat süren yolculuğumuz sırasında 20 şer dakikalık iki minik uykudan başka uyumaması oldu. Gerçi uyumamasına rağmen hiç zorluk çıkartmadı güzel kızım uslu uslu yanımızdan geçen arabaları izledi...



Yolculuk 23:00 gibi mutlu sonla bitti. Maaile karşılandık. Annem, babam, ablam, eniştem karşılama için hazırdı. Kızım uykulu gözlerle çevresine bakıp durdu. Görseniz tam ısırmalıktı :)

Suçiçeği geçiren kuzenler uykuda idi tabi saat geç olduğundan... Tatil boyunca en büyük görevim Lara ve Doğa kuzenlerinin kızıma dokunmalarına engel olmak ve onları asla aynı ortamda bulundurmamak oldu haliyle...



Ertesi gün ilk kez denize girdi kızım. Huggies Little Swimmers ile birlikte mayosunu da giyince pek bir tatlı oldu şekerim benim.



Tüm tatil boyunca evde, plajda hatta gittiğimiz her yerde kızım ortamın gözdesi olmayı başardı her zamanki gibi...


Babamız sadece 1 hafta kalabildi. O gittikten birkaç gün sonra Doğada suçiçeği çıkartmaya başlayınca ablamlarda döndüler. Kızımla başbaşa 3 hafta daha tatil yaptık.

Herşey çok güzeldi.
Plajda günaş banyoları, sahilde yürüyüşler...

Sonunda dönüş günü geldi...
Tam 4. haftayı doldurduğumuz gün 31.07.2009 saat 18:15 uçağı ile İstanbula yani kürkçü dükkanımıza geri döndük...


Fotograflarımıza bakıp bakıp bir sonraki tatilin hayalini kurmaya başladım...


İlk tatil süperdi...


Ama ikinci tatilimizde kızım inşallah yürüyor ve konuşuyor olacağından umarım daha güzel bir tatil olacak...


Sabırsızlıkla bekliyorum...

28 Haziran 2009 Pazar

Hüsran...

Tam tamına 1 ay 6 gün önceden almıştım uçak biletini...
25 Mayıstan beri hasretle 1 Temmuzda Kuşadasında kızımın anneannesinde olacağımın anı beklemiştim...
Olmadı...
Olamayacak...
Bir şeyi çok fazla istemeyecekmişsin...
Bir kez daha anladım...
Tatile en çok ihtiyacım olduğu ve kendimi bu kadar motive ettiğim tatilime bir türlü çıkamıyorum çünkü kızımın ikiz kuzenleri Lara ve Doğa su çiçeği geçiriyorlar :(
Kızıma bulaşma riskini göze alamadığım için tatilimizi ertelemeye karar verdik...
Onun hasta olmaması için tatile bile çıkmamaya razıyım gerçi...
Bakalım ilk tatilimiz ne zaman başlayacak...
Bizi ilk tatilimizde neler bekliyor...
Yaşayacağız ve göreceğiz...

Tespit...

Tracy Hogg okumaya başladım...
Biraz yavaş ilerliyorum ama olsun sindire sindire okuyorum...
Öncelikle bebekler için yapılan kategorilerden kızıma uygun olanı seçmeliydim...
Evet evet kızım bir melek bebek ve biraz da kitap bebek...
Zaten gece uykularımız artık düzene girdi.
Gündüzleri için bir rutin oluşturmaya çalışıyordum.
Kitaptaki bazı yöntemleri (şşşş-pat ve yatır kaldır) kullanarak daha uzun süren ve deliksiz uykuları da kızıma öğretebileceğimi düşünüyorum.
Düzeninin tekrar tekrar bozulmasını istemediğim için anneannemize gidince bazı teknikleri uygulamaya başlayacağım.
Bakalım neler olacak...

24 Haziran 2009 Çarşamba

Sonunda odamız ayrılıyor...

Tarih: 21 Haziran 2009 Pazar

Bugün büyük bir gün...
Bugün hayatımızdaki önemli bir dönüm noktası...
Doğumdan itibaren yamacımda yatırdığım kızımın kendi odasında yatma zamanı geldi...

Üniversite yıllarıma kadar evde ablamla aynı odayı paylaşmış olduğum için bir odada yanlız uyumak bu yaşımda bile hala beni tedirgin eder. Belkide bu yüzden, kızımın da bu korkuyu hissetmesini istemediğimden kızımın 97. gününde odalarımızı ayırıyorum.

Gece kızım odasında yatıyor...
Telsizimiz yanıbaşımda...
Kızım mışıl mışıl uyuyor...
Ben eskiden kalma bir alışkanlık kızım adına biraz korkuyorum...
Acaba kızım korkuyor mudur???

Offf saçmalıyorum...
Ne korkması yaaa...
Onun için en iyisi bu...
Korkum çabucak geçiyor...

Canım kızım mışıl mışıl uyuyor...

Kızımın 3.ay doktor randevusu...

Artık zamanın ne kadar çabuk geçtiğini idrak bile edemiyorum...
Kızım 3. ayını doldurup 4. ayına giriyor...
Zaten fazla olmayan gaz sorunumuz bizi temelli terk ediyor...
Ve yine doktor ve aşı zamanımız geliyor...

Tarih: 20 Haziran Cumartesi saat: 10:00
Yine Medipol Hastanesi, ve biz yine Erkan Beyin odasında hazır ve nazırız...

Muayenemiz sorunsuz geçiyor...
Gelişim mükemmel...
Kilo:7020 gr Boy:60 cm

Aşı ise artık korkulu kabusumuz olmaktan çıkıyor...
Aşı yapılırken ağlayan kızım daha giyinirken susuyor hatta oyunlar oynayıp gülücükler atmaya başlıyor bile....

Tracy Hogg ile tanışma...

Hamileliğimde bir arkadaşımdan duyduğum fakat bir türlü alamadığım kitabı sonunda aldım...

Tarih: 19 Haziran 2009 Cuma

Alara sorunlu bir bebek değil fakat yine de bu kitaptan faydalanacağım noktalar olacaktır diye düşünüyor ve hatta umuyorum...

Kitabı hemen okumaya başladım bakalım kızım ve bana nasıl faydalar getirecek...

Okudukça ve E.A.S.Y kuralını uygulamaya başladıkça tecrübelerimi paylaşacağım...

Hadi bakalım hayırlısı...

Defne bebeği ziyaret...

5 Haziran Cuma günü üniversiteden arkadaşım Edanın doğum haberini alıyoruz...
Defne bebek sonunda aramıza katılıyor...
Haftasonu Devrim çalıştığı için malesef ziyaretimizi haftaya yapmak zorundayız...

Neyseki 1 hafta çok çabuk geçiyor...

Kızımla birlikte Defne bebeği ziyarete gidiyoruz...
Aman Allahım minicik yumuk yumuk bir bebek...
Çooook tatlı...

Defne bebeği görünce kızımın ne kadar büyüdüğüne inanamıyorum...
Sanki Alaram hiç bebek olmamış gibi geliyor...
O günler çook geride kalmışlar...
Tam 85 gün geride...

Zamanın ne kadar çabuk geçtiğini ve kızımın ne kadar çabuk büyüdüğünü bir kez daha anlıyorum...

İlk park maceramız...

Gün 25 Mayıs 2009 - Pazartesi
Akşamüstü...
Güneş yakıcılığını yitirmiş durumda...
Geçen haftadan beri kızımla sitenin parkına gitmek istiyorum fakat hava çok rüzgarlı olduğu için çıkamıyordum...
İşte gün bugündür...
Kızımla ilk kez aşağıya parka iniyoruz...

Kızım her zamanki gibi hemen ilgi odağı oluveriyor...
Başımızda birsürü kalabalık...
Herkes kızımı sevmek istiyor...

Sallanan salıncakta kızım ben ve Emine ablası oturuyoruz...
Kızım dışarıda olmaktan hoşlanıyor...
Yüzü gülüyor...
Sürekli etrafını inceliyor...
Zaman nasıl geçti hiç anlamıyoruz...

Park sezonunu açmış bulunmaktayız...
Vatana vede millete hayırlı ola...

Kızımın 2.ay doktor randevusu...

İnsan bazen zamanın ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyor...
Geldi geliyor diyorduk...
Geldi aman göbeği düşse dedik...
Arkasından ah şu kırkımızın bi çıksa dedik...
Hepsini atlattık...
Kızım 2. ayını doldurdu bile...
Yine doktor kontrolü ve aşı zamanı...

Tarih: 21 Mayıs 2009 Perşembe saat: 09:00

Doktorumuzun odasında hazır ve nazırız...

Erkan Bey bızdığı adam akıllı muayene ediyor önce...
Kilo ve boy gelişimimiz muhteşem...
6080 gr 58 cm olmuşuz bile...
Hemde sadece anne sütü ile...

Muayene sonrası sıra yine aşıya geldi...
Bu ay 3 ayrı aşımız var...
Ama kızım beklenenin aksine ağlasada çabucak sakinleşiyor...
Canım kuzum iğnelere de alıştı ne yapsın...
Herşey onun iyiliği ve sağlığı için...

23 Haziran 2009 Salı

İlk anneler günüm...

Kızım 55 günlük olmuş bile...

Tarih: 10 Mayıs 2009 Pazar
Bugün anneler günü...

Kızımın anne demesine uzunca bir zaman var...
Sabırsızlıkla geçmesini beklediğim aylar...

Umuyorum ki seneye anneler gününe bana anne diyebilecek meleğim...

Ama bugün benim için gerçekten çok özel...
Anne olarak ilk anneler günüm...

Hediyemse dünyanın en tatlı kızı...

Sabah uyanır uyanmaz kızımla oyunlar oynuyoruz...
Ona bana bugün için hediye alıp almadığını soruyorum...
Bana kocaman bir gülüş hediye ediyor...
İlk anneler günümde en değerli hediyemi alıyorum...
Umarım daha nice anneler günü yaşarım...

Ve umarım Allahım kızıma da bu güzel duyguyu yaşatır...

40 Mevlütümüz...

Zaman yine çabucak geçiyor...
İlk 40 günü geride bırakıyoruz...
Hem ben hemde kızım artık tamamen yeni hayatımıza alışmış durumdayız...

Babaannemizin ısrarı üzerine 40 uçurmaya köye gidiyoruz...
Kızımın şerefine mevlüt okunuyor...
Ev kıyamet günü gibi...
Kızım ilk defa bu kadar insanı bir arada görüyor...
Doğal olarak hafiften dumura uğramış durumda...
Yavrumun gözünden uykusu olduğunu anlıyorum fakat her yerde insanlar olduğundan uyuyamıyor...
Uyusada sıçrayarak uyanıyor...
Neyseki merasim çabuk bitiyor...

Mevlütte kızıma yapılması planlanan birtakım atraksiyonlara Devrim ve ben şiddetle karşı çıkıyoruz ama bu sefer fazla yaptırım uygulamıyor ve boyun eğiyoruz...

Kızım ilk özel gününü hatırlamayacak ama sanki ilk mürüvetini görmüşcesine seviniyorum...

Daha nice özel günlerimiz olur inşallah...

İlk aşı...

Günlerin biri bitiyor birde bakmışım diğeri başlamış...
Kızımla birlikte yorucu fakat çok güzel günler geçiriyoruz...
Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum...
Kızım 1. ayını göz açıp kapatana kadar dolduruyor...
Şimdi aşı zamanı...
Hepatit B aşısı zamanı...
Tarih 17 Nisan 2009 Cuma saat 14:00
Kızım az sonra başına gelecekleri hissedercesine huysuz...
Hangi akla hizmet ettiğim bilinmez kızımı alıp sağlıkocağına götürüyorum...
Çok sıra var...
Bekliyoruz...
Sıra bitmiyor...
Bekliyoruz...
Kızım sonunda onca gürültü ve çocuk çığlığı arasında oto koltuğunda uykuya dalıyor...
Zavallı kızım hemşirenin kendisine acımasızca ve duygusuzca sapladığı aşı iğnesine kadar mışıl mışıl uyuyor...
Aşı ile kendine gelen kızım biraz ağlayıp susuyor...

Hemşireler inanılmaz suratsız ve gergin...
Biri ile neredeyse birbirimize giriyoruz...
Daha önce alınmış olduğunu ısrarla belirtsemde kızımdan topuk kanı almak istiyorlar...
Tutanak tutacaklarını söylediklerinde inadımdan vazgeçip kabul ediyorum...

Etmez olaydım....

Kızımı benim tutmamı istiyorlar...
Gaz çıkartma pozisyonunda tutuyorum...
Hemşire acımasızca kızımın topuğundaki birçok noktayı delip deli gibi sıkarken kızım daha önce hiç duymadığım kadar acı çığlıklarla ağlıyor...
Onu kesinlikle sakinleştiremiyorum...
Yapılan işlem belki sadece 2 dakika sürdü ama bana en az 2 saat kadar geliyor...
Sonuna doğru kızımla göz göze geliyoruz...
Bana "beni kurtar" dercesine bakınca içim parçalanıyor....
Gözlerindeki yaşlara daha fazla dayanamıyorum...
Gözlerim kararıyor...
Bayılmamak için zor tutuyorum kendimi...
Sonunda işkence bitiyor...
Eve gelene kadar kızım durmadan ağlıyor...
Eve gelince onunla birlikte ben de ağlıyorum...
Ona sarılıp defalarca öpüyorum...
Ayaklarına baktığımda birsürü morluk görüp içim eziliyor...
Koynuma alıp emzirdiğimde kızım susuyor fakat emerken bile hep içini çekiyor...
İçim o kadar çok yanmıştı ki bir daha sağlıkocağında aşı yaptırmayacağıma, tüm aşılarını Medipolde yaptıracağıma kendi kendime söz veriyorum...

Diyeceksiniz ki ha sağlıkocağı ha özel hastane ne farkeder...
Hemşirelerin ifadelerini ve bebeklere yaklaşımlarındaki farklılığı görseniz sizde benimle aynısını düşünürdünüz...

İlk banyomuz...

Banyo için kızımın göbeğinin düşmesini beklemiştik...
Sonunda göbek düşmüş ve sıra banyoya gelmişti...
Nasıl tepki vereceğini çok merak ediyordum...
Banyo öncesi tüm hazırlıkları tamamladım...

Küvet ve filesi-hazır
Havlu-hazır
Şampuan-hazır
Bebe yağı-hazır
Isıtılmış çamaşırlar ve kıyafetler-hazır
Baba ve anne hazır...
Kızım hazır...

Suyu yavaş yavaş dökmeye çalışmamıza rağmen kızım ilk banyosundan korkmuş ve ağlamaya başlamıştı...
Bu tepkiyi bekliyordum şaşırmamıştım ama yine de elim ayağım dolaşmıştı...
Allahtan Devrim yine soğukkanlı idi ve hem kızımı hemde beni idare ediyordu...
Sudan çıkartıp giydirmeye çalışırken hala ağlıyordu...
Onu kucağıma alıp sarmaladım ve emzirdim. Anında sustu ve kısa bir süre sonra da uyudu...
Canım kızım beni tanıyor ve bana güveniyor...
Bunu bilmek muhteşem bir duygu...

Kızımın ilk doktor randevusu...

Kızım 5 günlük olmuştu ve ilk kez dışarı çıkacak ve doktora gidecektik...
Evdekilerin ısrarlarına rağmen randevuya yanlız gitmek istemiştik.
Bununla başa çıkmayı öğrenmeliydik...
Atta çantamızı hazırladık...
İçinde yok yoktu resmen Cevat Kelle gibiydim...
Yola çıktık...
Doktorumuz kızımın doğumunda da bulunan Erkan Can Beydi.
Muayene sırasında doktorun acil olarak sezeryana gitmesi gerekti. Bu arada bende muayene sırasında ağlamaya başlayan kızımı emzirerek onu sakinleştirmeye çalışıyordum...
Neyse doktor geri geldiğinde kızım sakinleşmişti.
Muayene bitmişti fakat en can alıcı noktaya gelmiştik.
Kızımdan hem elinin üstünden hem de topuğundan kan alınacaktı...
Önce işitme testi yapıldı. Zaten o sırada uyuyordu
Sıra kan alımına geldiğinde ben içeri girmedim.
Bir kaç dakika sonra muazzam bir ağlama sesi duyuldu...
Ortalık çınlıyordu...
Kendimi zorla tutuyordum ağlamamak için...
Yanımdaki herkes beni teselli etmeye çalışıyordu...
Ama teselli olmuyordum...
Biran önce bitmesi için dua ettiğimi hatırlıyorum...
Sonunda bitti...
Nasıl sustururuz acaba diye kara kara düşündüğüm kızım hemşirenin babasının kollarına bırakması ile uykuya dalması bir olmuştu...
Şaşırmıştık...
Buda artık babayı da tanıdığı anlamına geliyordu...
Bizi seviyor ve bize güveniyordu...

Sonunda göbeğimiz düştü...

Geç olsun ama güç olmasın demiş atalarımız...
Amaaan ne göbekmiş beeee...
Hem çok geç hem de çok güç düştü...
Ama neyseki 17. günümüzün sabahında göbek düşüverdi...

Evdeki ilk gün...



Saat 11:00 gibi evimize gelmiştik...
Kızım güzel kızım evine hoşgeldin demiştim kulağına fısıltı ile...
Kızım bu evde, bu evin odalarında büyüyecekti...
Sitemizin parkında oynayacaktı...
Havuzda yüzecekti...






İlk gün epey karmaşık geçmişti...
Kızımda ben de şaşkındık biraz...


Eve gelmemizden yaklaşık 1 saat sonra babam, anneannem ve dedem geldiler Aydından. Annem ve kayınvalidem de zaten evdeydi. Devrimi de sayarsak ev curcuna ortamına dönmüştü...


Kızımla evimizdeki ilk günde o curcunadan başka hatırladığım en güzel an elektrikli battaniye ile ısıtılmış yatakta kızımla birlikte çektiğimiz güzel uykudur...
Sonra koynuma sokulmasını hatırlıyorum...
Kokumu aramasını hatırlıyorum...
Alnını okşadığımda bana gülümsediğini hatırlıyorum...
Gülümserken gamzesi belirginleşen kızımın ilk gülümseyen fotografını çektiğimiz anı hatırlıyorum...

22 Haziran 2009 Pazartesi

Hastane günleri...


























Kendimi hiç yorgun hissetmiyorum...

Ağrı yok, sızı yok...

Sadece mutluluk hissediyorum...

Sürekli telefonlar çalıyor...

Şakır gibi konuşuyorum...

Herkes çok şaşırıyor...

Doğum yapmamışsın gibisin diyorlar...

Gülüyorum...


Ara ara kızımla buluşuyoruz...

İnanılmaz bir azimle emmeye çalışıyor...

O kadar tatlı ki...

Odada bizim yanımızda beşiğinde yatıyor...

Sürekli anneme bana kızımı anlatmalarını istiyorum...

Gamzesi var diyorlar...

Çooook seviniyorum...

Gülüyorum gamzelerimi çıkarta çıkarta...

Çooook seviniyorum...

Devrim baba olmanın bense anne olmanın sarhoşluğu içindeyiz...

Zaman geçiyor...

Kızım 5 saatlik oldu, kızım 6 saatlik oldu deyip duruyoruz Devrimle...


Saatleri sayıyoruz...

Kızımız büyüsün istiyoruz...


Ardından hemşireler geliyor. Yürümem gerekiyormuş. Önce pansuman sonra ayağa kalkıyoruz. Hiç yürüyemeyecekmişim gibi hissediyorum...

Ayağa kalkınca sanki tüm organlarım yer değiştiriyor...

Odada kısa bir tur anca atabiliyorum...

Tansiyonum düşüyor devam edemiyorum...

Doğum yaptığımı tamda o an anlıyorum...

Hatırlıyorum...

Acı beni kendime getiriyor...

Durumu idrak ediyorum...


İdrak edince Devrime bakıyorum...

İçim sevinçle doluyor...

Mutluluktan ağlıyorum...


Akşamüstü şirketten arkadaşlarım geliyor...

Eşimin kuzeni Duygu geliyor...

Eşimin şirketinden İbrahim Bey geliyor...


Herkes kızımı çok beğeniyor...


Gece olunca Devrim eve gidiyor.

Annem ve kayınvalidem refakatçı...

O kadar evhamlılar ki moralim bozuluyor...

Tek tesellim minik kızım...


Hemşire hanım 3 saatte bir gelip emzirip emzirmediğimi kontrol ediyor...

Uyandırmaya kıyamadığım kızımı zorla ağlatıp uyandırıyor.

İçim gidiyor ama kızamıyorum...

Öyle azimle emmeye çalışıyor ki onunla gurur duyuyorum...


2. gün daha güzel geçiyor.

Anneliğe alışıyorum.

Devrim geliyor

Sınav için kayıt işlemleri ile uğraşırken Metin Bey ve lojistik müdürleri geliyor...

Arkasından Ayşim ablası sonunda kızımla tanışıyor...

Dün ızdırap içinde yürüyemezken bugün kolidorda tur atıyorum.

Heyecan içinde ağlayarak doğuma giden bir anneyi teselli ediyorum. Elini tutup yavruna kavuşacaksın az sonra ne mutlu sana hiç korkma diyorum...


Saatler geçiyor...

Kızımla ara ara buluşuyoruz...

Eve gitmek için sabırsızlanıyorum...


Devrim gece eve gidiyor.

Annem ve kayınvalidem refakatteler yine..

Yarın hastaneden çıkacağız.


Aynı zamanda babam anneannem ve dedem de Aydından geleceği için çok heyecanlıyım...


Sabah oluyor.

Önce Erkan Bey kızımı muayene ediyor...

Sonra Sema Hanım beni muayene ediyor.

Yüzünde her zamanki sevimli ifade ile beni öperek uğurluyor...

Sonunda hastaneden çıkıyoruz...


Kızımla eve dönüyoruz.

Merhaba yeni hayatım...

Doğum ve tanışma...

Sabah saat 06:00 da saatim çalmadan kendiliğimden uyanmıştım. Deliksiz uyumanın sayesinde inanılmaz dinçtim. Elimi yüzümü yıkarken oturma odasından gelen seslerle şaşırdım. Birde ne göreyim annem ve kayınvalidem daha henüz sabah bile olmadan uyanmış ve benim için dua etmeye koyulmuşlar...
Onların heyecanı yavaş yavaş bana bulaşıyor elim ayağım dolaşmaya başlıyordu...
Herşeyi son kez kontrol ettik...
Önce annem, sonra kayınvalidem, en son ben...
Devrim aramızda sakinliğini koruyan tek kişiydi (Her zamanki gibi)
Bense birtürlü evden çıkamıyordum neden mi tek tek tüm odaları dolaştım ve evimizin sessiz odalarına son kez baktım... 2 gün sonra bu odalar kızımın çığlıkları ile çınlayacaktı...
Herşeyin tam olduğuna kanaat getirip yola çıkacaktık ki telefonumun evde kaldığını zannedip Devrimi eve yolladım. Devrim telefonu bulmak için telefonumu çaldığınca ise çantamdan gelen telefon sesiyle kendime geldim :))
Hastaneye yaklaştıkça artan heyecanım serviste Sema Hanımı görünce maksimuma çıkmıştı...
Saat 07:30 du ve hastaneye yatışım gerçekleşti.
309 numara...
Hayatım boyunca bu oda numarasını hiç unutmayacağım sanırım...
Operasyon için kıyafetlerimi giydim. Tüm hazırlıklar tamamlandı...
Ve....
İşte gidiyorum...
Kolidorda gözüm saate takıldı...
Saat 07:51...
Gidiyorum ve kızımla geri döneceğim...

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum...
Ameliyattan sonra narkozun etkisi geçene kadar ayılma odasında bekliyormuş hastalar
Bende beklemişim...
Ne kadar bekledim bilmiyorum....
İşte kendine geldi dediklerini hatırlıyorum...
Geçmiş olsun diyorlar sadece kafamı sallıyorum...
Asansörü hatırlıyorum ama gerisi kopuk...
Asansörde kızım ya sakatsa diye düşündüğümü hatırlıyorum...
Niye öyle düşündüm hatırlamıyorum...
Odaya girişim, giyinişim, yatağa yatışım kayıp...
Ne kadar süre geçti bilmiyorum...
Gözümü açtığımda odadaydım...
Devrim, annem ve kayınvalidem yanımda...
Kızımı soruyorum.
Gördünüz mü, güzel mi, sağlıklı mı diyorum...
Nerede diyorum...
Şimdi getirirler diyor annem...
Sabırsızlıkla bekliyorum...
Ne acı hissediyorum ne de ağrı sadece merak ve heyecan var...
Veeee kapı açılıyor...
Azra hemşirenin kollarında minik kızım geliyor...
Doğum kilosu 3.680 boyu 49 ama bana minicik geliyor kızım...
Minicik ama o kadar güzel ki...
Hayatımda gördüğüm en güzel bebek sanırım :)))
Yatakta hafifçe doğruluyorum...
Elimin üzerindeki turnike canımı acıtıyor. Karnımda kum torbası varmış. Ağırlığını hissediyorum...
Hadi annesi kızını beslemeye hazır mısın diyor hemşire...
Hazırım diyorum ve kızımı kucağıma alıyorum...
Ağlamak geliyor içimden...
Ama ağlamıyorum...
Kızımı doğru tutmam için yardım ediyorlar...
Sonunda becerebiliyorum...
Kızım kollarımda gözlerimi kapatıyorum...
Hamilelik maceram bitiyor ve hayatımın sonuna kadar sürecek olan yeni bir mareceya başlıyorum...
Kızım kollarımda gözlerimi kapatıyorum...

Doğum öncesi son gece...

Son doktor muayenesinden eve heyecan içinde gelmiştim...
Sanırım telefon rehberimin yarısını arayarak kızımın gelişini müjdelemiştim...
İnanılmaz bir duyguydu...

Annem ve kayınvalidem ise benden bile daha heyecanlıydılar...
Sürekli yarın için gerekli olanları kontrol edip duruyorlardı
Onlar heyecanlandıkça ben ve dolayısı ise kızım da heyecanlanıyordu...

Sabah saat 07:30 da hastanede olacaktık.
Buda saat 07:00 de evden çıkmamız gerektiği anlamına geliyordu...

Biran önce uyumam gerekiyordu...
Uyumam ve beni bekleyen yorucu maratona hazır olmam gerekiyordu...

Hiç uyuyamayacağımı zannetmiştim ama tersine sabaha kadar deliksiz uyumuştum...
Sonraki günlerde yaşayacağım uykusuz gecelere inat mışıl mışıl uyumuştum...

Son muayene...


Aslında planım mümkün olduğunca geç izne ayrılıp iznimi doğum sonrasına aktarmaktı ama işyerimdeki yoğun stres nedeni ile bu fikrimden vazgeçmiş ve 32. haftada izne çıkıp, kendimi kızımında dahil olacağı yeni hayatımıza hazırlamaya çalışmıştım. Şimdi her düşündüğümde iyi ki erken izne ayrılmışım diyorum...
(Kızımın sakin ve mutlu bir bebek oluşunu son 2 ayımı stressiz geçirmemin çok büyük katkısı olduğunu düşünüyor ve tüm anne adaylarının bu gerçeği dikkate almasını öneriyorum.)
İzne erken ayrılınca sıkılacağımı iddia eden çevremdeki tüm insanlara inat ilk günden son günüme kadar herşey çok güzel geçmişti.
Neler yapmadık ki kızımla...
Viaport maceralarımız...
Mol maceralarımız...
Kipa maceralarımız...
Seçim için işlemler...

Ve en eğlencelisi kızımın şekerlerini yapmam...
Herşey ama herşey çok eğlenceliydi...
Yanlız olmaktan hiç sıkılmamıştım.

Zaman geçmiş ve doğum artık giderek yakınlaşmıştı
13 Mart 2009 Cuma akşamı Aydından annem geldi. Onunla da son bir gezi yaptık...
15 Mart 2009 Pazar günü de kayınvalidem geldi.
16 Mart 2009 Pazartesi günü Sema Hanımla son muayenemiz vardı.
Artık doğum şekline karar verilecekti...

Heyecan içinde cümbür cemaat evden çıktık. Randevumuz 16:00 daydı.
Önce NST ye aldılar beni. Her zamanki gibi hafif sancım çıktı ama ben hiçbir şey hissetmiyordum.
Arkasından Sema hanım muayene etti. Normal doğumun riskli olacağını söyleyerek benden bir sezeryan tarihi seçmemi istedi.
Bende 18 Mart olmasını istemediğim için 17 Mart olmasını istedim.
Zaten Sema Hanım kızımın içeride çok rahat olduğunu ve doğmaya niyeti olmadığını söyleyip duruyordu.
Madem o doğmuyordu bizde onu oradan çıkartacaktık :)))
İnanılmaz bir duygu idi...
Yarın kızım doğacaktı...
Yarın kızım hayatımıza girecekti. Hemde birdaha hiç çıkmamak üzere...

19 Haziran 2009 Cuma

Miniğimi ilk görüşüm...

Zaman yavaş yavaş ilerliyordu...
Sıra kızımın 4D ultrasonu ile görüntülenmesine gelmişti...
Bu defe muayenemi Sema Hanımın isteği üzerine Hakan Apaydın yapacaktı...
15 Kasım 2008 saat:09:30
Annemin hamileliğinde annem sadece sağlıkocağına giderek tansiyonunu ve kilosunu ölçtürüyormuş haa birde steteskopla karnını dinliyorlarmış hepsi o kadar...
Bizler çok şanslıyız ki daha doğmadan bebeklerimizi görebiliyoruz...
Her zaman bir resme bakar gibi izlediğim kızımı bu sefer gayet net biçimde yüz hatlarına varana kadar görebiliyordum...
Kızım bizim için epey numaralar yaptı, su yuttu, parmağını emdi...
Onu izlemek öyle güzeldi ki...
Hiç bitmesin doğana kadar onu bu ekrandan göreyim istedim...
Ama malesef süre doldu ve yine vuslata 1 ay var...
Neyseki doktor bey çıkışta elime bir CD tutuşturdu. Az önce izlemeye doyamadığım kızımın görüntüleri artık elimdeydi...
İstediğim her an izleyebileceğim görüntüler...
Şirket ve evdeki bilgisayarıma yükleyip imkan buldukça izlediğim görüntüler...

Büyüdüm artık el bile sallıyorum...


Bir önceki randevudan sonra zaman geçsin diye dualar ediyordum. İnsan anne olunca henüz doğmamış, yüzünü bile görmediği yavrusunu deli gibi özlüyormuş...
Eee tabi birde cinsiyetin kesinleşeceği muayene olduğundan bir miktar daha heyecanlıydık...
Zaman zorda olsa geçmiş ve o büyük gün gelmişti...
8 Ekim 2008 saat: 17:00
Ultrasonda bebeğimi görmek hayecan vericiydi. Hele bir de kızım olacağını öğrenmek beni daha da mutlu etmişti. Minik Alaram geliyordu...

Tam muayene sona ermişti ki Sema hanım biraz daha görmek istediğimi surat ifademden anlamış olacak ki Alara annene el sallamak ister misin dedi. Biz Devrimle şaşkın şaşkın ekrana bakıyorduk ki birden ekranda bir el belirdi.
Tek kelime ile büyülenmiştim. Kızım bana el sallamıştı...
Allahım kızımın minik ellerinden tutmak için sabırsızlanıyorum ne olur zaman hemen geçsin diye dua etmiştim hastaneden eve dönüş yolunda...
Gel kızım, gel meleğim, gel Alaram...

Sema Hanımla tanışma...

Günler geçmiş ve randevu günümüz gelmişti...
8 Eylül 2008 saat: 16:15
Heyecan içinde Medipol Hastanesine ulaştığımızda muazzam bir kalabalıkla karşılaştık...
SSK anlaşması olduğundan tabiri caizse iğne atılsa yere düşmeyecekti...
Epey bekledikten sonra nihayet içeri girebildik.
Karşımızda dünya tatlısı bir bayan duruyordu...
Öyle candan öyle yakındı ki kesinlikle doğru kişi olduğunu anlamıştım...
Uzun süren araştırma safhasında doktora gitmemiştik. Bu nedenle ultrason görüntüsü beni çok şaşırtmıştı...
Her ne kadar hafta hafta gebelik sitelerinden gelişimini takip etsemde bu kadar büyümüş olarak onu görmek beni çok heyecanlandırmıştı...
Kızım benim miniğim utanmış ve cinsiyetini göstermemişti bize o gün...
Göstermeyince kız olduğunu anlamıştık tabi... :)))

Doktorumuzu bulduk...

İlk doktor kontrolümüzde saf gibi gebelik olduğunu söyleyince bundan sonraki muayenelerimizi özel sigortam karşılamayacaktı. O nedenle doktor arayışlarımızda önemli bir kriter de hastanenin SSK anlaşmasının olup olmadığı idi...
Kendi çapımda tüm hastaneleri tarıyor fakat bir türlü fotograflarına ve özgeçmişlerine dikkatlice baktığım doktorlar arasından seçim yapamıyor ve gittikçe kafam karışıyor ve biraz da moralim bozuluyordu...
Aklıma Sanemin yada Halilin sınıf arkadaşlarından İstanbulda kadındoğumcu olanların olabileceği geldi. İyiki de gelmiş. Sanemin sınıf arkadaşı Ayşim Zeynep Kamil Doğum Hastanesinde çocuk asistanıydı.
Ayşimin cebini alıp hemen onunla irtibata geçtim. Çok iyi biriydi biraz zaman istedi ve epey araştırdıktan sonra Medipol Hastanesini ve Sema Ovalıyı önerdi.
Tatil için Kuşadasına gitmeden önce doktora gitmek istemiştim ama ne mümkün...
En erken 1 ay sonraya gün veriyorlardı...
Mecburen 8 Eylül 2008 e randevu aldım...

İlk doktor randevumuz...

Kızımı nihayet görecektim...

18 Temmuz 2008 Cuma gecesi döndük Türkiyeye.
Yarın hemen bir doktora gitmeliyiz dedik Devrimle.
Sabah oldu internetten neredeyse tüm hastaneleri ve doktorları araştırdım ama oda nesi tüm kadın doğumcular dolu olamaz değil mi???
İstanbuldaki bütün kadınlar benimle aynı anda hamile olamaz değil mi???
Neyseki zar zor Acıbademde bir doktor bulduk. Çok genç bir doktordu ama nasılsa sonra kendimize bir doktor buluruz diye önemsemedik.
İlk muayenede kızımın kesesini gördük...
Doktor elimize bir ultrason çıktısı verdi. Karanlıklar içinde minik bir beyazlık...
Kızım o beyazlığın içinde gelişecek...
Gerçi tüm muayenelerden sonra elimize verilen görüntüleri itina ile sakladık ama o fotografa daha bir gözümüz gibi baktık zira bu hem kızımızın ilk fotografı idi hemde 200 TL verince epey kıymetliydi tabi...

Marecanın başlangıcı...

Anlamıştım...

Hamile olduğumu 13 Temmuz 2008 Pazar günü Almanyada bir otel odasında içeride sigara içilmesi yasak olduğu için odanın minicik balkonunda sigara içmeye çalışırken anlamıştım...

İçim sıkılmıştı sigaradan her nefes çekişimde.

Ya hamileysem kuşkusu ile içtiğim sigaradan hiç birşey anlamamış sonra bebeğim benimle ise ona asla zarar vermeyeceğime ve iyi bir anne olacağıma söz vererek o anda sigarayı bırakmıştım.

(Şuan bu satırları yazarken de hala sigara içmiyor olmanın ve birdaha içmemeye gayret gösterecek olmanın gururu ile gülümsüyorum)

Haftasonu geçmiş ve MES projesi için Duygu ile gitmiş olduğumuz Almanyadaki 2. haftamız başlamıştı. Sıkıcı ve hiçbir testin olumlu sonuçlanmadığı günün sonunda otelimize gelmiştik. Duygu gebelik testi yapmam için ısrar ediyor bense niyeyse birgün daha geçmesini ve kesin sonuç almak istediğimi söyleyip duruyordum. Sonunda Duygu kazandı ve testi yaptım.

Eşimden kilometrelerce uzak yapayanlız ve bir otel odasında öğrenmiştim kızımın geleceğini...

Mutluluk, heyecan, şaşkınlık hepsi karmakarışıktı içimde.

Elimde test kiti ile Duygunun odasına koştum. Birlikte ağladık.

Ne yapacağımı bilemiyordum. Devrime sarılarak bu haberi vermek istiyordum ama daha 1 haftamız vardı Türkiyeye dönene o kadar nasıl dayanacaktım...

Tabiki dayanamadım ve Devrimi arayıverdim. Sanırım şaşırmıştı fazla tepkisizdi. Neyse çabuk kendine geldi. Arkasından annemi, ablamı ve eşimin ailesini aradım. Herkes çok mutlu olmuştu.

Allahım 1 hafta nasıl geçecekti Almanyada...

Ve tabi 9 ay nasıl geçecekti ve kızım ne zaman hayatımıza merhaba diyecekti...

Kalan 1 haftamı kızım olursa ismini Alara koyacağımı ve kızımla yaşayacağım güzel günleri düşünerek geçirdim.

Minişime giydireceğim sevimli elbiseler düşlerime giriyordu...

Ve zaman doldu

Yuppiii

Sonunda dönüyoruz...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts with Thumbnails

Bizim aile...