29 Kasım 2010 Pazartesi

Doktor teyze ile doktor amcamız...






Madem ki bu blog kızıma ait o zaman kızımın doktor teyzesi ve doktor amcası da yer alsın dedim...


Sema hanım gebelik boyunca kızımın gelişimi ve benim sağlığım ile ilgilendi...

Kızıma dokunan ilk el onun eli idi :)))


Erkan Bey ise doğumundan itibaren kızımın sağlığı ile ilgilenendi ve düzenli olarak kontrollerimizde kendisine gidiyoruz...









20. Ay Doktor Kontrolümüz...




1 ay yine çabucak geçti ve bu defa iyi olduğumuzdan emin olarak gittik doktor amcayı ziyarete...




Herşeyin yolunda olduğunu öğrenince de bizden keyiflisi yoktur sanırım...




Koruma amaçlı bir şurubumuza bir ay daha devam edecek olsak ta onun çok iyi olduğu havadisi bize yetti de arttı bile...




En azından geceleri zorla verdiğimiz Pulmicorttan kurtulmuş olmak bile çok büyük bir sevinç kaynağı bizim için...




Gelişim değerleri de müthiş:


Boy: 84 cm


Kilo: 12,240 kg




Normalde 21. ayda bir kontrolümüz vardı ya, yakın tarihte muayene olması nedeni ile o kontrole gerek kalmamış. Yani bir dahaki en yakın kontrol 17 Martta...


Yani tamı tamına 2 yaşında...


Hem o zaman bahar da gelmiş olacak...


Bu kışı sağ salim ve hastalıksız geçirmeyi umuyor ve diliyorum...


Hastalıklar hepimizden uzak olsun, illa biri hasta olacaksa o ben olayım ne olur kızıma birşey olmasın ....






15. Dişimiz yolda...


İlk dişimiz 14 Şubat 2010 yani neredeyse 11 ay önce çıkmıştı...


Haftasonu ise 15. dişimizin çıktığını fark ettik...


Büyüdükçe diş çıkartmalar sorunsuz olmaya başladı...


Maşallah diyeyimde yine nazar değimesin...


Hatta sizde deyin...

Bu arada az önce farkettim ki yazdığım bu yazı 100. yazımmış. Kaçıncı yazımda kızıma sitesini anlatırım ve yazılarımı gülümseyerek okuma başlar bilemiyorum ama ben gücüm ve zamanım yettikçe yazacağım tüm özel günlerimizi...


20 Kasım 2010 Cumartesi

Kurban Bayramı

Hedefe kilitlenme anı...

Oloooooo...

Hassaaaaaa...


Bayramlara eski tadında bakamıyoruz artık...
Yaşlandık mı ne...
Eskiden bayramı heyecanla beklerdik
Yeni kıyafetlerimizi giymek için heyecanlanırdık
Oysaki şimdi bayramlara tatil gözü ile bakar olduk...
Tek derdimiz yan gelip yatmak...
Gerçi hastanede geçirdiğimiz zor ve stresli günlerin etkisi de yok değil hani...

Bu yazıyı 9 günlük kocaman bayram tatilimizin 8. gecesinde yazıyorum...
İnsan tatile çıktığı gece tatil hiç bitmeyecekmiş gibi hissediyor ama öyle değil tabi göz açıp kapayana kadar geçti gitti işte :(((

Ama güzel bir tatildi...

Pazar öğlen gibi köye gittik. Hava güzeldi aslında ama bizim cesaretimiz olmadığı için üzülerekte olsa kızımı bu güzel havalardan mahrum bırakıp onun hiç dışarı çıkmaması için elimizden geleni yaptık...

Biliyorum bu güzel havada dışarıya çıkmamasını birçok kişi hayretle karşıladı ama olsun. Onun yeniden hastalanma riskini göze alamazdım. Tamam kabul ediyorum onu sonsuza kadar kollayamam ama en azından 1 aylık takip zamanında bari yeniden hasta olmasın dimi ama :)))

Genelde sakin bir artam vardı köyde. Sadece bayramın ilk günü ev epey kalabalıktı. Teyzeler kuzenler falan derken evde bir ara 20 kişi vardı sanırım.

Kızım bu durumdan ve tatilden epey memnundu tahmin edeceğiniz gibi.

1. Curcuna ve kalabalık (bayılır, kime çekmiş bilmem ki)
2. Her istedğini yaptırabildiği dede, babaanne ve amca...

Daha ne olsun dimi ama :))))

Pazar başlayan köy sefamız Çarşamba gecesi son buldu. Malum bizimki diğer çocuklar gibi arabada rahatlayacağına daha da kudurduğundan gece onun uyku saatini bekledik...

Kalan 4 günde biraz temizlik, biraz gezme tozma derken tamamlanmak üzere...

Daha nice bayramlarda hep birlikte inşallah...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bizde okullu olacak mıyız??




Park yatağın başucunda asılı olan çantayı taktık bizim bıdığın sırtına...
Öyle yakıştı ki sormayın...
Bir de havasını görseniz...
Okula gidercesine alışık ve bilmiş tutuşlar...

Bundan birkaç yıl sonra kreşe yada okula gitmek istemiyorum diye ağlarsa ileride başına kakılacak kareler yakaladım :))))

O kadar hevesliydin ben daha işe gitmeden benden önce uyanırdın bazı sabahlar, sırtına okul çantası takınca da pek bir sevinirdin ne oldi rengin soldi, hevesine ne oldi derim artık :))))

Şaka bir yana onun okula gideceği yılları düşündüm bir taraftan bu güzel anları yaşarken...

Şimdi okullu olduk sınıfları doldurduk diyeceğimiz yıllar uzak görünselerde o kadar da uzakta değiller biliyorum...

Do - Re - Mi - Fa Şişti Kafa....



Valla bu kıza kurşun döktürmek mi lazım ne yapmalı bilemedim...
Habire başımıza birşeyler geliyor :(((

Hastaneden çıktık artık daha iyiyiz derken bu defa da düşüp kafasını şişirdi.
Tarih: 6 Kasım Cumartesi ...
Karşıda işimiz olduğundan Alarayı Şerife teyesine bırakmıştık. Hızla koşarken kafasını duvara çarpmış. Yazık kadıncağızda bizimkinin kafası aniden ve çok şişince ödü kopmuş
Allahtan ciddi bir durum yok ama aldığı darbe nedeni ile yumurta gibi şişti kafası.
Birkaç gün sonra da göz altları morarmaya başladı...
Düşünün artık ne kadar ağır bir darbe aldığını

Allahım sen kuzumu her türlü kazadan ve beladan koru yarabbim...

1 Kasım 2010 Pazartesi

Yemek yemece...




Kendi kendimize yemek yemeye de bayılıyoruz...
Sulu yemek, kuru yemek farketmez...
Hele ki eline verme çatalı kaşığı valla ölse acından gene de yemiyor...
İlla ki kendi kendisine yiyecekmiş...
Ne yapalım o da bir aktivite deyip veriyorum çatalı kaşığı eline...
Ama baksanıza bu şirineye kıyılır mı hiç :))))

Hastane günlerimiz...









Herşey köyde geçirdiğimiz güzel bir haftasonu ile başladı...


22 Ekim Cumartesi günü pisilerin peşinde koştular tüm gün babaannesiyle birlikte...


Kadıncağız ne yapsın maksat bizimki ağlamasın...


Çerkezköyün soğuğu da şakaya gelmez.


Çarpılıvermiş minicik bedeni ama anlamamışız...


Pazar sabahı burnu akmaya başlayınca soğuk algınlığı zannettik...


Ne yalan söyleyeyim aklımın ucundan bile geçmedi daha kötüsü


Biran önce iyileşir inşallahta 29 Ekim için aylar önce Çeşme Kervansaray Hotelde yaptığım rezervasyon sayesinde adamakıllı dinlenirim diyordum...




Aklımıza kötü şey gelmiyor ya Pazartesi kalkıp işe gittik, Şerife ablamıza ateşi çıkarsa Calpol ver diye tembih edip. Öğlene doğru Şerife abla aradı biraz kötü diye ama yoğunluktan gidemedim eve. Devrim gitti ama oda biraz durup işe geri dönmüş. Kadın panik olmuş ama yok kızın birşeyi meraklanma dedi bana. İçim rahatladı...




Ta ki akşam eve gidene kadar...




Kuzucuğum tüm gün Şerife teyzesinin kucağında, mıkır mıkır edip durmuş. O kadar zor nefes alıyordu ki... Onun yanında olamayışım içimi acıttı....




Babamız gelince Pulmicort ve Ventolin' e başladık. Her zamanki sıkışıklıktır geçer umudu ile...




Ama bu defa farklıydı. 15 dakikada bir Ventoline banamısın demiyordu....




Tası tarağı toplayıp düştük yollara...




Birkaç hastane dolaştıktan sonra Medical Park' a gittik. Acilde yapılan ardı ardına Ventolinler hala nefesini açamamıştı. Vaka ağırlaşınca kanda CO2 bakılmasına karar verildi ve sonuç çok kritik bulundu. 4 saatin sonunda yoğun bakım doktoru gelip kontrol etti ve acil olarak yoğun bakıma alınmasına karar verildi. Ağlamamak hiç bu kadar zor olmamaştı...




Onun başında dimdik ayakta olmak gerekirken ben avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamak ve hazır benim kızım bu kadar hasta olamaz diye haykırmak istiyordum....




Üstüne üstlük hastanede yoğun bakımın dolu olması ile başlayan boş yoğun bakım ünitesi arayışlarımız 1 saat kadar sürmüş ve sinirler de giderek gerilmişti....




Sonunda tasımızı tarağımızı alıp doğum hastanemiz olan Medipol' e doğru yol aldık. Aslında daha önce de gitmiş fakat gece muayene bekleyen kişi sayısı 16 olduğu için geri dönmüştük. Çekilen akciğer grafisinden sonra zatürre, bronşit ve bronşiyolit teşhisi kondu ve servise yatışımız gerçekleşti. Ne kadar süreceğini bilmediğimiz hastane günlerimiz gece yarısı saat 3 sıralarında başlamış oldu...




Salı Erkan Bey yani kendi doktorumuz devraldı bizi. Tablo çok ağır sizi misafir edeceğiz bir süre dedi. Bir kolda serum, diğer kolda oksijen ölçüm cihazı 1 m2 yatakta 4 gün kaldık...
Onu zapdetmez hiçte kolay olmadı tahmin edileceği üzere...
Ama bir şekilde başardık...
İnsan başa gelince neleri başarıyor...
Çok ama çok zor günlerdi. Uykusuz ve stresli günler...
4 günün sonunda gayet iyi bir şekilde çıktık... Cumartesi ilk kontrolümüz tahiminimizden çok daha hızlı bir iyileşme sergilediğini söyleyince doktor macası havalara uçtuk...
Bakalım 1 ay sonraki kontrolümüz nasıl geçecek...
Allah kimseyi sevdiklerinin sağlığı ile sınamasın, hele ki çocuğunun sağlığı ile...




Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz...


Çenemiz kuvvetli maşallah...
Çok ama her kelimenin Türkçe karşılığını yavaş yavaş çözüyoruz şimdilik...
Önce biz çözmeye çalışıyoruz ki sonra bailaşarına decoder' lik yapalım dimi ama...

İleride okuyup gülümsemesi için not almak istedim bu kelimeleri...

Çukuma = Çikolata
Şumu = Su
Düüüüüt = Süt
Kak = Kalk
mamicem = Mama Yicem
Olo = Alo
Şıkış = Sakız
Babaannanne = Ortaya karışık
Na na = Dayak (yaramazlık yaptığında na na deyip poposuna da vuruyor:)))
Menima = Totota reklamlarındaki repliği tekrarlamaya çalışıyor aklınca. Anlamı "Benim Babam Toyota gibi Adam"
Çisilia = Henüz çözemedik ama çok kullanıyor...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts with Thumbnails

Bizim aile...