23 Mayıs 2010 Pazar

Adım Turtamız





Babaannemiz sağolsun...
Kızımın koşar adımlarının şerefine Çerkezköyde hemen adım turtası yapıp dağıttık...
Daha önce hiç duymadığım faklı bir adet...
Koşa koşa yürüsün düşmeden büyüsün diye dağıtılıyormuş...

Umarım yiyen herkesin bu yöndeki duaları kabul olur ve kızım bu yeni yürüme durumunu en az hasarla atlatır :))))

Öğle yemeğini bile yiyemeden adım turtalarımızı pişiren sevgili anneme, paketleme işleminde yardımlarından dolayı Bedriye yengeme ve Özlem' e, ve tabi dağıtma konusunda bize desteğinden ötürü Beste' ye çok teşekkür ederim...

Hepinizin ellerine sağlık...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Sonunda yürüyoruz...



Sonunda...

İlk adımlarını aylar önce attı güzel kızım...

Sonraki adımlarını hep elele birlikte attık, aylarca. Yorulduk. Şimdi galiba daha çok yorulacağız!

Canım kızım, bugün itibarı ile bağımsızlığını ilan ettin. Geç oldu, güç olmadı...

Hayatında attığın tüm adımlar mutlu, tüm adımlar sağlıklı olsun.

Seni çok seviyorum küçük meleğim!

Aydın günleri...




Yine bir tatil operasyonu...

19 Mayısı fırsat sayarak Aydına gidip geldik yine kızımla...

Daha havaalanında havanın sıcaklığı karşıladı kızımla beni, sonra da babam...

Aydına doğru yolculuk böylece başladı...

Kocaman 5 gün nasıl geçti hiç anlamadık. Alışverişler, gezmeler, her zamanki gibi misafirler...

Anneannem, dedem, teyzem, eniştem daha kimler kimler...
Özlediğim herkesi görme fırsatım oldu bu ziyaretimde. Bol bol dinlendim birde. Her ne kadar kızımın uyku düzeni biraz bozulsada sağolsun anneciğim sayesinde kendime zaman ayırma fırsatım da oldu.

Ama her güzel gibi bu tatilde sona erdi ve yine geleceğim günlerin yakın olmasının tesellisiyle ayrıldım çok sevdiğim memleketimden ve ailemden...

Bilim Ailem...



Biz üç kişiyiz...
Devrim, Melda ve Alara...
Biz bir aileyiz...
Çekirdek aile...

Şirketimizin dergisi BilimAilem için güzel bir poz verdik...

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneler günü...




9 Mayıs 2010 Anneler günü...

Geçen yıl ilk kez anne olarak kutlamıştım anneler gününü, ilk hediyem kocaman bir gülümsemeydi...

Bu yıl daha da güzel, yine kocaman bir gülümseme ama yanında kocaman sevgi dolu bir kucak...

Önümüzdeki yıl bu hediyelerin arasına birde bilinçli olarak söylenmiş bir anne kelimesinin eklenmesi umuyorum...

Canım kızım iyi ki varsın...
İyi ki benimlesin...

Renkli bir haftasonu...




Havalar nihayet ısındı...
Kızım ve Şerife abla beni her akşam bahçede karşılamaya başladılar...
Pek bir alıştım ne güzel bir duygu onu göreceğim anı düşünerek daha bir güzel daha bir çabul geçiyor işte zaman...

Cuma akşamı da öyle oldu...
Kızım yürütecine atlamış oradan oraya koşmuş, sevimli yanakları pembe pembe olmuş :))
Birlikte babamızı bekledik. Biraz daha oynayıp iyice yorulup eve öyle girdik.
Yaz geldi ya hava da karanlık olmuyor eee valla süper :)))

Cumartesi sabahı nedense sabah erkenden uyandım, yapılacak çok fazla işim olduğundan olsa gerek. Fakat sonradan karar değiştirip gezmeye karar verdik. Dışarı çıktık ama henüz plan yapmamıştık. Yola çıktığımızda Galatasaray-Antalyaspor maçına gitmeye karar verdik.

Eeeee hal böyle olunca da geçtik karşıya, gezdik, yemek yedik, alışveriş yaptık, kızıma eşofman takımı ve spor aykkabı girdik.

Bir ara yolda yine Erberk Ajanstan Eti reklamı için mesaj gelince dayanamadık rotayı çevirdik mesajın bizi yönlendirdiği ajansa.
Ben haftasonu olması nedeni ile kalabalık bir grupla karşılaşacağımızı düşünmüştüm fakat nedense salon boş sayılırdı sadece birkaç kişi vardı. Birkaç soruluk bir anketi cevapladıktan sonra birkaç pozda fotograf çektiler hepsi o kadar. Orada 10 dakika gibi kısa bir sürede işimizi tamamladıktan sonra haftasonu sefamıza kaldığı yerden devem ettik. Önce Beyoğlu Göz Hastanesine uğrayıp eşimin teyzesi ve kuzanini gördük. Arkasından da önce alışverişe sonra da doğru Ali Sami Yen' e....

Alara sayesinde tüm aramaları atlatarak çantamızda sakladığımız ganimeti keyifle mideye indirdik.

Daha sonra maçı izlemeye koyulduk. Kızım ilk defa bir spor müsabakasını izledş. İlk defa Ali Sami Yen' e geldi. Açıkçası biri anlatmayınca ben maçtan pek bişey anlayamadım. Tabi birde kızım sürekli tepemde olunca anlamak epey zor olurdu zaten herhalde...

Saat 22:00 de maç bitiminde eve doğru yola çıktık. Güzel bir günün bitiminde yorgun ama mutlu olarak...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Yine yeni bir dönem...

Hedefim 15. ayını doldurmasını beklemekti...

İnatla ve sabırla kızımı emzirmeye devam ediyordum...

Fakat malesef kısmet değilmiş...

En son 30 Nisan 2010 Cuma gecesi emzirebildim canım kızımı...

Sarıp sarmalayarak öpüp koklayarak uyuttum miniğimi...

Koklayarak veda ettim Safranbolusu gezisine gitmeden mışıl mışıl uyuyan kızımı...

Malesef gezi sırasında yaşadığım allerji vakası nedeni ile 10 gün boyunca almam gereken antihistaminik bu planlanmayan kararı almama neden oldu. Kızımı 13,5 aylıkken sütten kestim...

Bugün tam 5. gün...

Onun için de benim için de tahmin ettiğim kadar sancılı bir süreç olmadı çok şükür...

Bakalım her işte bir hayır vardır diyerek kabullendım bu ani gelişen olayı...

Ve ikimiz için de yeni bir dönem daha başladı...

Artık her istediğimi yiyebilir yada kalan son birkaç kilomu verebilmek için istediğim gibi diyet yapabilirim :)

4 Mayıs 2010 Salı

Safranbolu-Amasra Gezim...


Yine bir ilk...

Kızım doğduğundan beri ilk kez kendim için birşeyler yaptım...
Kızımı babasına bırakarak 1 gece 2 günlük şirket gezisine katıldım...

Safranbolu-Amasra Turu' na...

Sabah ustruplu bir saatte Safranbolu' da olabilmek için gece yarısı 2:00' de Pendik köprüsünden bindik otobüse...

Kızımı o saatte evde yanlız bırakamayacağımızdan o da gecenin yarısında oyanıp arabaya bindi bizimle. Dewrim beni bıraktıktan sonra köye doğru yola devam etti...

Sağa sola dönmekle geçen uykusuz bir dolculuktan sonra nihayet güzel bir kahvaltı ile başladı günümüz. Arkasından da dolu dolu gezmeye başladık. Önce Yörük köyüne gittik. 300 yıllık konakları, çamaşırhaneleri gezdik. Sonra Safranbolu...

Demirciler çarşısı, cincihan çarşısı ve daha birçok yer...

Öğlen yemeği vakti geldiğinde hepimizin dili dışarıdaydı yorgunluktan. Ben piruhi yedim. Bir çeşit mantı. Yoğurt mantının içinde. Üzerinde mis gibi tereyağı...

Sonra biraz daha gezdik ve nihayet saat 17:00 civarında konaklarımıza yerleştik. Konak yine eski bir ev. Ne yalan söyleyeyim biraz tırstım. Perili köşk gibi gözüküyordu...

Hülya ile birlikte kalacaktık. Yerleşir yerleşmez güzelce uyuduk. Kalktığımda ellerim uyuşmuş ve şişmişti. Başta yorgunluğa verip pek aldırış etmedim fakat akşam yemeği sonrası hem ellerim iyice şişti hem de yüzüm kızarmaya başladı. Gece 22:00 gibi aynada gördüğüm manzara karşısında resmen dehşete düşmüştüm.

Safran olduğunu tahmin ettiğim birşeye alerji göstermişti vücudum. Hemen Safranbolu devlet hastanesine gittik. Serum taktılar. Gece 00:30' a kadar acildeydik. Neyseki çıkışta yüzümdeki şişlikler tamamen inmişti. Ellerim bir miktar şişti fakat yine de epey rahatlamışlardı...

Aldığım antihistaminikler sayesinde mışıl mışıl uyudum...

Sabah kahvaltı sırasında bir miktar daha yeni şişlikler oluşsada Safranbolu' dan ayrılır ayrılmaz geçtiler çok şükür...

Sıra Amasraya gelmişti. Orada da çeşitli mekanları gezdik. Çeşm-i Cihan' da sınırsız balık ve salata ile ziyafet çektik. Alışveriş yaptık...

Dönüş yolculuğumuz şarkı ve türküler eşliğinde geçti. Aslında plan Pazar gecesi kızıma kavuşmaktı. Kızım burnumda tütüyordu fakat geç kaldık ve geldiğimde kızım uyumuştu...

İlk defa kızımı 2 gece koklayamadım...

Kızımı çok özlemiştim ama uyanmasından korktuğum için ona sadece saçlarından ve kıyafetlerinin üzerinden sevebildim...

Minik meleğim...

Nasılda ağlamış bensiz uykulara dalarken...

İlk teklif...


30.04.2010 Cuma...

İş çıkışı cep telefonuma Erberk ajanstan gelen bir mesajla bebek bezi reklamında oynatılmak üzere 12-24 ay arası "yürüyebilen" bebekler ön eleme için bir adrese davet ediliyordu. Önce sevindim fakat "yürüyebilen" vurgusunun 2 kere ve özellikle yapılmış olması nedeni ile gitmemizin anlamlı olmayacağına karar verdik.

Böylece ilk iş teklifimizi kızımın kalpazanlığı yüzünden kaybetmiş olduk :)))

Bakalım bundan sonra ne zaman teklif gelecek, yada gelecek mi?

Kargaşa...





Yine uzun süredir yazamadım...
Yine anlatacak bir dolu hikaye var...

Kronolojik sıra ile anlatmaya başlıyorum...

Önemli vakalardan biri Isparta maceramız...
Bu macerayı tek kelime ile özetlemek için en uygun kelime kesinlikle kargaşa...

Nasıl öyle olmasın ki...
4 çocuk...
4 deli...

Kızım doğduğundan beri arka koltukta ikamet etmek benim için yolculukları çekilmez hale getirmişti. 23 Nisanın Cuma gününe denk gelecek olmasının verdiği gazla Ispartaya gitmeye karar verdiğimizde de ilk aklıma gelen arka koltukta yapılacak kabus gibi bir yolculuk olmuştu...

Neyseki kızım koltuğunda bir yetişkin edasıyla yolculuk yapabildi bu defa ve dönüş yolculuğunun son 2 saati dışında bizi hiç üzmeden koltuğunda oturdu. Bense uzun süre sonra yeniden ön koltuğun tadını çıkarttım.

Uzun süre sonra yine ilk defa uzun yolda yeniden araba kullandım Dewrimin ısrarlarıyla. Hatta gece yolculuğu yaptım yaklaşık 3 yıl sonra...

Evde bizi bekleyen kargaşanın kabulünü yapmış olmamızdan mı bilmem bu defa o kadar da kötü gelmedi bu kargaşa. Kızlar büyüdü ve oyuncaklarla oyunlar oynamaya başladılar kendi aralarında. Ara sıra oyuncak kavgaları yapılsa da genelde güzel bir oyun ekibi oldular :)

Kızım özellikle ikizlerin sevgi gösterilerine maruz kaldı. Sürekli öpüldü, kucaklandı. Genelde memnun gözükse de arada korku gözyaşlarıda döktü ama yine de onların yakınında olmaktan vazgeçmedi.

Herşey gayet güzeldi. Biraz gece uykularımız alıştığımız kadar düzenli değildi geç saatte uyuyordu kızım ama ne yapsın evde 8 kişi birden olunca ne gürültümüz eksik oldu ne de patırdımız :)

Ablacığımla birlikte 2 saatlik bir es verdik çocuklarladolu hayatımıza...
Birlikte alışverişe çıktık. Biraz dolaştık.Hediyeler aldık...

Cumartesi günü daha sabah saat 11:00 civarında hep birlikte maaile dışarı çıkmaya karar verdik, dışarı çıkabildiğimizde saat 17:00 idi. Sanırım evdeki kargaşayı anlatmaya yetmiştir bu durum...

Tatilim boyunca içimde kalan tek şey kızımı 23 Nisan için dışarı çıkaramamak oldu fakat ertesi gün eline verdiğim bayrağı yemeye kalkınca henüz hazır olmadığını anlamış oldum :)

Günler rüzgar gibi geçti...

22 Nisan 2010 Perşembe saat: 15:00 te Ispartaya doğru yolculuğa çıkmamızla başlayan tatilimiz 25 Nisan 2010 Cuma saat: 19:00 da İstanbulda sona erdi...

11:00 de kahvaltıdan sonra çıkılan dönüş yolculuğumuz gidişe göre nispeten daha zor olmakla birlikte genelde iyiydi.

Ablamı, Halil'i ve kızları görmek gerçekten çok güzeldi...

Kargaşaya değdi...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts with Thumbnails

Bizim aile...