29 Kasım 2010 Pazartesi

Doktor teyze ile doktor amcamız...






Madem ki bu blog kızıma ait o zaman kızımın doktor teyzesi ve doktor amcası da yer alsın dedim...


Sema hanım gebelik boyunca kızımın gelişimi ve benim sağlığım ile ilgilendi...

Kızıma dokunan ilk el onun eli idi :)))


Erkan Bey ise doğumundan itibaren kızımın sağlığı ile ilgilenendi ve düzenli olarak kontrollerimizde kendisine gidiyoruz...









20. Ay Doktor Kontrolümüz...




1 ay yine çabucak geçti ve bu defa iyi olduğumuzdan emin olarak gittik doktor amcayı ziyarete...




Herşeyin yolunda olduğunu öğrenince de bizden keyiflisi yoktur sanırım...




Koruma amaçlı bir şurubumuza bir ay daha devam edecek olsak ta onun çok iyi olduğu havadisi bize yetti de arttı bile...




En azından geceleri zorla verdiğimiz Pulmicorttan kurtulmuş olmak bile çok büyük bir sevinç kaynağı bizim için...




Gelişim değerleri de müthiş:


Boy: 84 cm


Kilo: 12,240 kg




Normalde 21. ayda bir kontrolümüz vardı ya, yakın tarihte muayene olması nedeni ile o kontrole gerek kalmamış. Yani bir dahaki en yakın kontrol 17 Martta...


Yani tamı tamına 2 yaşında...


Hem o zaman bahar da gelmiş olacak...


Bu kışı sağ salim ve hastalıksız geçirmeyi umuyor ve diliyorum...


Hastalıklar hepimizden uzak olsun, illa biri hasta olacaksa o ben olayım ne olur kızıma birşey olmasın ....






15. Dişimiz yolda...


İlk dişimiz 14 Şubat 2010 yani neredeyse 11 ay önce çıkmıştı...


Haftasonu ise 15. dişimizin çıktığını fark ettik...


Büyüdükçe diş çıkartmalar sorunsuz olmaya başladı...


Maşallah diyeyimde yine nazar değimesin...


Hatta sizde deyin...

Bu arada az önce farkettim ki yazdığım bu yazı 100. yazımmış. Kaçıncı yazımda kızıma sitesini anlatırım ve yazılarımı gülümseyerek okuma başlar bilemiyorum ama ben gücüm ve zamanım yettikçe yazacağım tüm özel günlerimizi...


20 Kasım 2010 Cumartesi

Kurban Bayramı

Hedefe kilitlenme anı...

Oloooooo...

Hassaaaaaa...


Bayramlara eski tadında bakamıyoruz artık...
Yaşlandık mı ne...
Eskiden bayramı heyecanla beklerdik
Yeni kıyafetlerimizi giymek için heyecanlanırdık
Oysaki şimdi bayramlara tatil gözü ile bakar olduk...
Tek derdimiz yan gelip yatmak...
Gerçi hastanede geçirdiğimiz zor ve stresli günlerin etkisi de yok değil hani...

Bu yazıyı 9 günlük kocaman bayram tatilimizin 8. gecesinde yazıyorum...
İnsan tatile çıktığı gece tatil hiç bitmeyecekmiş gibi hissediyor ama öyle değil tabi göz açıp kapayana kadar geçti gitti işte :(((

Ama güzel bir tatildi...

Pazar öğlen gibi köye gittik. Hava güzeldi aslında ama bizim cesaretimiz olmadığı için üzülerekte olsa kızımı bu güzel havalardan mahrum bırakıp onun hiç dışarı çıkmaması için elimizden geleni yaptık...

Biliyorum bu güzel havada dışarıya çıkmamasını birçok kişi hayretle karşıladı ama olsun. Onun yeniden hastalanma riskini göze alamazdım. Tamam kabul ediyorum onu sonsuza kadar kollayamam ama en azından 1 aylık takip zamanında bari yeniden hasta olmasın dimi ama :)))

Genelde sakin bir artam vardı köyde. Sadece bayramın ilk günü ev epey kalabalıktı. Teyzeler kuzenler falan derken evde bir ara 20 kişi vardı sanırım.

Kızım bu durumdan ve tatilden epey memnundu tahmin edeceğiniz gibi.

1. Curcuna ve kalabalık (bayılır, kime çekmiş bilmem ki)
2. Her istedğini yaptırabildiği dede, babaanne ve amca...

Daha ne olsun dimi ama :))))

Pazar başlayan köy sefamız Çarşamba gecesi son buldu. Malum bizimki diğer çocuklar gibi arabada rahatlayacağına daha da kudurduğundan gece onun uyku saatini bekledik...

Kalan 4 günde biraz temizlik, biraz gezme tozma derken tamamlanmak üzere...

Daha nice bayramlarda hep birlikte inşallah...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bizde okullu olacak mıyız??




Park yatağın başucunda asılı olan çantayı taktık bizim bıdığın sırtına...
Öyle yakıştı ki sormayın...
Bir de havasını görseniz...
Okula gidercesine alışık ve bilmiş tutuşlar...

Bundan birkaç yıl sonra kreşe yada okula gitmek istemiyorum diye ağlarsa ileride başına kakılacak kareler yakaladım :))))

O kadar hevesliydin ben daha işe gitmeden benden önce uyanırdın bazı sabahlar, sırtına okul çantası takınca da pek bir sevinirdin ne oldi rengin soldi, hevesine ne oldi derim artık :))))

Şaka bir yana onun okula gideceği yılları düşündüm bir taraftan bu güzel anları yaşarken...

Şimdi okullu olduk sınıfları doldurduk diyeceğimiz yıllar uzak görünselerde o kadar da uzakta değiller biliyorum...

Do - Re - Mi - Fa Şişti Kafa....



Valla bu kıza kurşun döktürmek mi lazım ne yapmalı bilemedim...
Habire başımıza birşeyler geliyor :(((

Hastaneden çıktık artık daha iyiyiz derken bu defa da düşüp kafasını şişirdi.
Tarih: 6 Kasım Cumartesi ...
Karşıda işimiz olduğundan Alarayı Şerife teyesine bırakmıştık. Hızla koşarken kafasını duvara çarpmış. Yazık kadıncağızda bizimkinin kafası aniden ve çok şişince ödü kopmuş
Allahtan ciddi bir durum yok ama aldığı darbe nedeni ile yumurta gibi şişti kafası.
Birkaç gün sonra da göz altları morarmaya başladı...
Düşünün artık ne kadar ağır bir darbe aldığını

Allahım sen kuzumu her türlü kazadan ve beladan koru yarabbim...

1 Kasım 2010 Pazartesi

Yemek yemece...




Kendi kendimize yemek yemeye de bayılıyoruz...
Sulu yemek, kuru yemek farketmez...
Hele ki eline verme çatalı kaşığı valla ölse acından gene de yemiyor...
İlla ki kendi kendisine yiyecekmiş...
Ne yapalım o da bir aktivite deyip veriyorum çatalı kaşığı eline...
Ama baksanıza bu şirineye kıyılır mı hiç :))))

Hastane günlerimiz...









Herşey köyde geçirdiğimiz güzel bir haftasonu ile başladı...


22 Ekim Cumartesi günü pisilerin peşinde koştular tüm gün babaannesiyle birlikte...


Kadıncağız ne yapsın maksat bizimki ağlamasın...


Çerkezköyün soğuğu da şakaya gelmez.


Çarpılıvermiş minicik bedeni ama anlamamışız...


Pazar sabahı burnu akmaya başlayınca soğuk algınlığı zannettik...


Ne yalan söyleyeyim aklımın ucundan bile geçmedi daha kötüsü


Biran önce iyileşir inşallahta 29 Ekim için aylar önce Çeşme Kervansaray Hotelde yaptığım rezervasyon sayesinde adamakıllı dinlenirim diyordum...




Aklımıza kötü şey gelmiyor ya Pazartesi kalkıp işe gittik, Şerife ablamıza ateşi çıkarsa Calpol ver diye tembih edip. Öğlene doğru Şerife abla aradı biraz kötü diye ama yoğunluktan gidemedim eve. Devrim gitti ama oda biraz durup işe geri dönmüş. Kadın panik olmuş ama yok kızın birşeyi meraklanma dedi bana. İçim rahatladı...




Ta ki akşam eve gidene kadar...




Kuzucuğum tüm gün Şerife teyzesinin kucağında, mıkır mıkır edip durmuş. O kadar zor nefes alıyordu ki... Onun yanında olamayışım içimi acıttı....




Babamız gelince Pulmicort ve Ventolin' e başladık. Her zamanki sıkışıklıktır geçer umudu ile...




Ama bu defa farklıydı. 15 dakikada bir Ventoline banamısın demiyordu....




Tası tarağı toplayıp düştük yollara...




Birkaç hastane dolaştıktan sonra Medical Park' a gittik. Acilde yapılan ardı ardına Ventolinler hala nefesini açamamıştı. Vaka ağırlaşınca kanda CO2 bakılmasına karar verildi ve sonuç çok kritik bulundu. 4 saatin sonunda yoğun bakım doktoru gelip kontrol etti ve acil olarak yoğun bakıma alınmasına karar verildi. Ağlamamak hiç bu kadar zor olmamaştı...




Onun başında dimdik ayakta olmak gerekirken ben avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamak ve hazır benim kızım bu kadar hasta olamaz diye haykırmak istiyordum....




Üstüne üstlük hastanede yoğun bakımın dolu olması ile başlayan boş yoğun bakım ünitesi arayışlarımız 1 saat kadar sürmüş ve sinirler de giderek gerilmişti....




Sonunda tasımızı tarağımızı alıp doğum hastanemiz olan Medipol' e doğru yol aldık. Aslında daha önce de gitmiş fakat gece muayene bekleyen kişi sayısı 16 olduğu için geri dönmüştük. Çekilen akciğer grafisinden sonra zatürre, bronşit ve bronşiyolit teşhisi kondu ve servise yatışımız gerçekleşti. Ne kadar süreceğini bilmediğimiz hastane günlerimiz gece yarısı saat 3 sıralarında başlamış oldu...




Salı Erkan Bey yani kendi doktorumuz devraldı bizi. Tablo çok ağır sizi misafir edeceğiz bir süre dedi. Bir kolda serum, diğer kolda oksijen ölçüm cihazı 1 m2 yatakta 4 gün kaldık...
Onu zapdetmez hiçte kolay olmadı tahmin edileceği üzere...
Ama bir şekilde başardık...
İnsan başa gelince neleri başarıyor...
Çok ama çok zor günlerdi. Uykusuz ve stresli günler...
4 günün sonunda gayet iyi bir şekilde çıktık... Cumartesi ilk kontrolümüz tahiminimizden çok daha hızlı bir iyileşme sergilediğini söyleyince doktor macası havalara uçtuk...
Bakalım 1 ay sonraki kontrolümüz nasıl geçecek...
Allah kimseyi sevdiklerinin sağlığı ile sınamasın, hele ki çocuğunun sağlığı ile...




Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz...


Çenemiz kuvvetli maşallah...
Çok ama her kelimenin Türkçe karşılığını yavaş yavaş çözüyoruz şimdilik...
Önce biz çözmeye çalışıyoruz ki sonra bailaşarına decoder' lik yapalım dimi ama...

İleride okuyup gülümsemesi için not almak istedim bu kelimeleri...

Çukuma = Çikolata
Şumu = Su
Düüüüüt = Süt
Kak = Kalk
mamicem = Mama Yicem
Olo = Alo
Şıkış = Sakız
Babaannanne = Ortaya karışık
Na na = Dayak (yaramazlık yaptığında na na deyip poposuna da vuruyor:)))
Menima = Totota reklamlarındaki repliği tekrarlamaya çalışıyor aklınca. Anlamı "Benim Babam Toyota gibi Adam"
Çisilia = Henüz çözemedik ama çok kullanıyor...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Evdeki çadır


Bu kızın bize yaptırmadığı kalmadı...

Şimdi de evin ortasına kurduğumuz çadırda yaşıyor küçük hanım :))))

Eee bende mecburen yamacında minnacık çadırın içindeyim ikibüklüm...

Hey Allahım...

11 Ekim 2010 Pazartesi

İlk Paint Resimlerimiz :)))





Bilgisayara merakımız artık tescilli. Bilmeyen kalmamıştır herhalde :)))

Bu akşam kızımla birlikte ilk paint resmimizi yaptık. Tamam kabul ediyorum ben yardım ettim ama ne kadar eğlendik bir bilseniz...

Bilgisayarda yaptıklarını babasına gösterip durdu baaaaaak baaaaaak aaaaaaaa diye...

Canım kızım benim, bu ilk resmini gördüğünde tıpkı benim şuan yüzümdeki tebessüm gibi senin de yüzünde tatlı bir tebessüm oluşmasını dileyerek yazıyorum bu yazımı...

Seni çok ama çoooook seviyorum :))))

29 Eylül 2010 Çarşamba

Yirmili yaşlara veda...



Bir zamanlar ne kadar da büyük gelirdi 30 yaş bana...
Meğer ne kadar kolaymış bu yaşa ulaşmak...
Yirmili yaşlarıma bugün veda ediyorum...

Ama 30 yaşım için hayatımda koymuş olduğum tüm hedeflere ulaşmış olmanın huzuru ile teslim ediyorum 29 yaşımı maziye...

Herkes 30' dan sonra zamanın daha hızlı aktığını savunuyor...
Bakalım göreceğiz...

27 Eylül 2010 Pazartesi

18. Ay doktor randevumuz...


Zaman yine sular seller gibi akıp geçti...

Tarih: 16 Eylül 2010


15. ay randevumuzda aklımdan geçirdiklerim aynen şöyle idi.

Önümüzde kocaman bir yaz tatili var ve yaz bittiğinde kızım 1,5 yaşında olacak demiştim.

Sanki sözümün üzerinden sadece birkaç hafta geçti gibi...


Kontrolümüz gayet olumlu geçti. Bir miktar ağladık aşı sırasında ama şekeri görünce sustuk tabi :)))))


Ölçülerimiz:

Boy: 82 cm

Kilo: 11,740 kg

Baş çevresi: 46 cm


Doktorumuz 21 ayda tekrar kontrole gelmemizi istedi.

Bakalım şimdi sonbahar. O zaman kara kış gelmiş olacak...


Umarım sağlıkla büyür, umarım sapasağlam geçiririz bu kışı...

Köpek sevdası

Başına gelen köpek saldırısından sonra köpeklerden korkacağını düşünerek üzüldüğüm kızım bana korkularımın yersiz olduğunu her köpek görüşünde yada sesini duyuşunda yaptığı sevgi gösterileri ile ıspatlıyor... Çok şükür minik bedenimiz de minik ruhumuzda yarasız atlattı bu korkunç olayı... İnanmıyorsanız işte kanıtı...

14 Eylül 2010 Salı

Hanımağa...


Büyüdü...
Küçük bir hanım oldu...
Ama hanımağa...

Bakarmısınız şu poza, şu oturuşa...

Hanımağam benim

Mini Lunapark maceramız






Aslında Via-port' ta Türkiye' nin en büyük lunaparkı yanıbaşımızda fakat henüz küçük olduğunu düşündüğüm için parka hiç girmedik Alara ile birlikte fakat 30 Ağustos Zafer Bayramı' nda bir AVM' nin içerisinde yer alan mini lunaparkın içinden almak mümkün olmadı kızımı, baktım oyuncaklar da küçük ve güvenli ilk park deneyimimiz olsun dedim ve neredeyse hepsine bindirdim...

Yüzündeki heyecan ve mutluluğun değerine paha biçilemeyeceği kesin...

Allahtan fotograf makinam yanımdaydı da birkaç kareyi ölümsüzleştirebildim...

Üzerinden 2 hafta kadar geçti ama olsun geçte olsa paylaşmak istedim

Bir yastıkta 4 yıl...





Her nekadar ailemizde yıldönümü kutlama alışkanlığı olmasada sadece evliliğimizin bile 3 yıl dönümü var :)))

6 Eylül 2006 nikah
24 Ekim 2006 Aydın' daki düğün
28 Ekim 2006 Çerkezköydeki düğün...

Bu hamilelik, Alara' nın ilk ayları derken bu yıl kendimize başbaşa zaman ayırabildik. Kuşadası sefası yaptık birlikte. Gerçi gürültülü ortamların bize göre olmadığına kanaat getirerek çıktık yüksek ötesi sesle camları inleyen disko' dan ama olsun yine de güzeldi...

4. yılımızı devirdik ne mutlu bize
40. yılı görmek nasip olur inşallah (Şunun şurasında ne kaldı ki 36 senecik)

13 Eylül 2010 Pazartesi

Beniiiiimmmm


Bugün yine bir ilk yaşadık...

Akşama yemeğinden sonra Viaporta gezmeye gittik. Kızım kucağımda bana sarılmış durumda iken eşim de bana sarılmak isteyince kızım babasını itip bana sıkı sıkı sarıldı...

Benimmmm dercesine...

Babasının inatla benim annem benim annem demelerine kızarak ve onu iterek karşılık verdi...

Bu kız her gün bizi şaşırtmaya devam edecek anlaşılan...

365 Gün Cıvıl Cıvıl Etkinlik...




İşyerinden arkadaşım yeğenine almak için benden hediye fikrimi sorunca aklıma ablamın ilk kızı Yaren için aldığı aktivite kitabı geldi.

Araştırdık ve bulduk, bulmuşkende hemen aldık :))

Süper bir kitap...

Neşeli günler isimli blogta kitap çok güzel tanımlamış. Aynen aktarıyorum.

"Çocukların zamanını doldurmak zordur. Ne zaman koşmak istedikleri, ne zaman duvarları boyayıp, makasla peçeteleri lime lime edecekleri belli olmaz. Bu nedenle özelikle okul öncesi çağındaki çocuklar için her gün bir oyun bulmak, televizyon veya bilgisayar haricinde onları meşgul etmek gerekir. İşte boyalı duvarlardan, kırılan bardaklardan, kesilmiş peçetelerden sıkılan anne-babalar ve anaokulu öğretmenleri için kurtarıcı kaynak bir kitap 365 gün için çocukları hem eğlendirecek, hem öğretecek hem de oyalanmalarını sağlayacak 365 etkinlik. Her bir sayfasında birbirinden ilginç oyunlar, evde kolaylıkla bulabileceğimiz malzemelerle yapılacak maketler, oyuncaklar ve resimlerin olduğu neşeli bir kitap. Bu kitap çocukların en iyi arkadaşı, büyüklerin ise kurtarıcısı olacak."

Tamam henüz Alara için çok erken farkındayım ama sabırsızlanıyorum ne yapayım :)))

Kızımla harika zamanlar geçireceğiz inşallah bu kitap sayesinde...

Her etkinliği de paylaşıcam buradan söz :)))

Valla bak cadı sözü :)))

Bayram curcunası...




Evet tahmin edeceğiniz gibi bu bayram yine hep beraberdik...
Bu defa ilk kez Bayramda Kuşadasında...

Valla bu şekilde biraraya geldiğimiz zaman ne tatilden anlıyoruz, ne yediğimizden, ne de içtiğimizden...

Ama yine de bir arada olmak inanılmaz keyifli oluyor...

Tam anlamıyla curcuna...

4 çocuk+4 deli :)))))


Alara kuzenleri ile sadece bayram vesilesi ile buluşabiliyor. Aslında onların daha sık görüşebilmelerini çok isterdim. Kuzenleri ile büyüklerin husümeti nedeni ile görüşememiş biri olarak...


Neyse hayat bu belli mi olur belki ablamları İstanbul' da yaşamaya ikna ederiz birgün...

Yada biz Antalyada yaşamaya ikna oluruz...


Bilinmez.....


Herkese iyi bayramlar...


Nice bayramlarda neşe ve sağlıkla hep beraber olmamız dileklerimle...

Playback...


Kızıma facebook' a koyduğum laf ebesi videosunu izlettim...

Sonuç: Resmen playback yaptı ve aynı sahneyi sessiz olarak yeniden simüle etti...

Ahhh keşke o an kameram olabilseydi de ortaya çıkan tabloyu kayıt altına alabilseydim :)))

Küçük starım benim...

31 Ağustos 2010 Salı

Hebe lübe lübe...



İşte karşınızda laf ebesi...

Kızım büyüdü, artık bizimle birlikte masada otorup yemek yemek, bizimle konuşmak ve iletişim içinde olmak istiyor...

Kısa ve net emirleri yerine getirebiliyor. (At, al, ver, gel,ısır gibi) Fakat tabi bu kelimelerden ısır komutunu dikkatli vermek gerekiyor zira kelimeyi duyar duymaz ısıracak dişine göre bir yer aramaya koyuluyor :)))))

Bir de hebe lübe lübe sürekli konuşuyor ve bize birşeyler söylemeye çalışıyor...

Telefon en büyük merakı. Laptoptan sonra 2. teknoloji merakı telefonlarımız oldu...
Her gün kızımla telefon görüşmelerimiz oluyor. Bana neler anlatıyor neler...

İşte size bir örnek...

22 Ağustos 2010 Pazar

Her eve lazım






Kuzucuk kakasını söylemeye başlayınca bizde gaza geldik sanırım hemen gittik lazımlık aldık...

Her eve lazım (mış) bizde aldık bakalım hayırlısı...

Kısa süre içinde kullanmaya başlamak ve yine kısa bir süre içinde kullanmayı bırakmayı veeeee tuvalet eğitimi için internette site site dolaşıp en doğru zamanı bulmayı veeeee bu yeni dönemi kolaylıkla atlatmayı diliyorum :)))

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Kakkaaaa....

Yine bir ilk...

Kızım sonunda kakkaaaa diyor...

Şimdilik önce yapıyor sonra haber veriyor ama olsun bence önemli bir gelişme...

Bebeğimin bebeği :))))




Canım kızım amcasının hediye ettiği Pakinaz ismini verdiğimiz Şerife ablanın değimiyle "kel bebeği" çok seviyor. Analık işte çocuğu yerine koymuş olacak ki onu uyutuyor, yediriyor, içiriyor....

29 Temmuz 2010 Perşembe

Yeniden...




Tatil dönüşü yine tam gaz hayat devam ediyor...

Fakat bu defa benim için önemli değişiklikler var...

Bilim İlaç ile tatil öncesi ayırdığım yolum dönüşte 19 Temmuz 2010 da Mustafa Nevzat İlaç hammadde tesisi ile birleşti...

İlk izlenimlerim çok olumlu.

Burası benim için fırtına sonrası sakin bir liman olacak...

En azından umuyorum.....

Yeni işimin ilk haftasında üzücü bir olay da yaşadık malesef. Alara' ya site sakinlerinden birinin beslediği devasa boyutlardaki bir köpek saldırdı. Yok yok hemen telaş yapmasın kimse çok şükür Alara Şerife ablanın kucağındaymış ve sağolsun bir cengaver gibi köpeğin üzerine çullanarak kızımın ayağını köpeğin ağzından almış...

Olayı satırlara dökmeden yüreğimdeki öfkenin geçmesini bekledim...

Öfkeliyim çünkü toplum içinde yaşamanın kurallarına inatla uymuyor bazı insanlar...

Ya bu kadar şanslı olmasaydık ve köpek kızıma zarar vermeyi başarabilseydi...

Bunun karşılığı olabilir mi herhangi bir özür...

Şerife ablanın yaşadığı korkunun bir bedeli olabilir mi...

Yada işten eve döndüğümde onları ağlarken gördüğümde ve haberi ilk aldığımda içimin acısını kelimeler ifade edebilir mi....

Neyse ki kimse zarar görmedi, Allahıma binlerce kez şükürler olsun....

En çok sevindiğim olaysa henüz çok küçük olması nedeni ile olaydan manevi bir yara da almamış olması. Nereden mi biliyorum, aynı akşam TV deki köperler filmine bakarken gözlerinin içi parlıyordu meleğimin, dışarıda gördüğü tüm kedi ve köpeklere sevinç çığlıkları içinde yaklaşıyor hala :)))))

Son olarak güzel bir haber vererek yazımı noktalamak istiyorum...

Kızımın henüz 8 tane olan dişlerine aynı anda çıkmaya başlayan 5 dişi birden daha katılarak diş sayımız birden 13' e çıktı...

Tüm yaz tatili boyunca geceleri uyanmalarımızın tek nedeni sıcaklar değilmiş...

Dişler tek tek kendini gösterince anlayabildik kızımın derdini :))))

15 Temmuz 2010 Perşembe

Dandinisiz uykular...

Bugün yine bir ilk gerçekleşti...
Aylarca "Dandini Dandini Dastana" melodileri ile sallaya sallaya uyuttuğum kara kızım hastalığının ve içtiği Carpol'ün de etkisiyle oturma odamızda kanepenin üzerinde kendiliğinden dalıverdi gece uykusuna...
Hemde saat henüz 21:00 iken...

Umarım bir istisna değildir ve bu melodiyi tarihe gömeriz...

2010 yılı yaz tatili...

Sonunda beklenen tatil geldi ve hatta ben yazımı yazarken son 3 günü...

Birşeyler yazmalı ama nereden başlamalı hangisini anlatmalı bilemedim.

Klasik olacak ama anlatılmaz yaşanır cinstendi...

İzleyin ve görün...

Kızımla 2. tatilimiz :)))

Elveda Bilim İlaç...


Sene 2004 aylardan Nisan...

Anneciğimle birlikte 7 Nisan akşamı bindiğimiz Aydın-Çerkezköy otobüsü ile başlayan Bilim İlaç maceram 6,5 yıl sonra sona erdi...

Bu iş...

Duygusal davranmamak lazımdı ve öyle de yaptım...

Kariyerim için önemli bir adım attım...

Allah utandırmasın...

20 Haziran 2010 Pazar

Hareketli günler, bereketli günler...



Yine anlatacak çok şey var...
O halde vakit kaybetmeden anlatmaya koyulayım :)))

Şerife ablanın oğlunun mezuniyet töreni için Ankara' ya gitmiş olması sebebiyle uzun bir süre sonra ilk defa bir Cuma gününü kızımla birlikte geçirdik.

Sabahtan saat 10:40' a kadar dışarıda olmam gerekiyordu ama yine de süt izinlerimizi yad edip felekten bir gün çaldık kızımla...

Öğleden sonra da giydirim süsleyip işterim Bilim İlaç' a götürdüm kızımı. Yoğun ilgiden sıkılırmı acaba diye düşünmüştüm ama hiçte öyle olmadı. Kızım halinden geyet memnun salındı durdu geniş açık ofislerimizde :))

Cumartesi günü de Serap ve oğlu Umut bebeği görmeye gittik Bolu' ya hep birlikte. Kalmaya değil birkaç saatliğine görüp geri dönmek için gittiğimizden biraz yorucu oldu ama yine de değdi bence.

Uzun süredir görmediğim arkadaşımı görmek bana çok iyi geldi...

Pazar günü ise biraz daha sakin geçti aslında. Yıkanacak 4 makina çamaşır olduğundan günün yarısında evde koşuşturma içinde oradan oraya savruldum ama sonradan çıkıp gezdik. Optimum Outlet' e gittik. Oradan Kadıköy' e. Yağmur yüzünden erken dönmek zorunda kalsakta epey hareketli bir gündü yine...

Önümüzdeki hafta benim için çok kritik...
Bakalım almak istediğim hayırlı haberi alabilecekmiyim???
Bekleyip göreceğim...

Kızımın 15. ay doktor randevusu...

İlk aylardaki gibi her ay doktor kontrolüne gitmiyoruz artık.
Çok şükür herhangi bir sorun olmadıkça gitmemiz gerekmiyor.
Birde aşı dönemleri gitmek gerekiyor tabi...

15. ayımınızı doldurduğumuz Perşembe akşamı Erkan Bey' in nöbetçi olmasını da fırsat bilerek aşı ve kontrol için Medipolün yolunu tuttuk yine...

Tam biz doktorun kapısına doğru yürüyorduk ki koşar adım çıkan doktor 10 dakikalığına doğuma gitti. Bizde bu süre zarfında bir oraya bir buraya koşup durduk afacanın peşinden...

Hatırlayamıyorum ama sanırım 9. ay kontrolümüzde görmüştü Erkan Bey Alara' yı. Önce biraz sevdi doktor amcası kızımı. 'Ne büyümüş' dedi durdu :))

Sonra boy, kilo ve baş çevresi ölçümü yapıldı.

Boy: 78 cm
Kilo: 10.850 kg
Baş çevresi: 46 cm

Doğduğunda 49 cm, 3.680 kg ve 36 cm olan ölçülerin şimdiki değerleri kızımın ne kadar büyüdüğünün en somut göstergesi oldu benim için...

Bebeklikten çocukluğa geçiş...
Bundan sonra uzun yıllar çocukluktan genç kızlığa geçişini izleyeceğiz inşallah :)))

16 Haziran 2010 Çarşamba

Minik İkoncan...



Yaz geldi...
Havalar ısındı...
Tombiş bacaklarda meydana çıktı :)))

Hergün değişik değişik kıyafetlerle arzı endam eder oldu minik ikoncan...
Her akşam iş çıkışında gülümseyerek beni bekleyen biri olmasının verdiği şevkle doldu içim her servise binişimde...
Önce o beni karşılıyor sonra birlikte babmızı karşılıyoruz...

İnsan Allahtan başka ne ister ki :)))

İyiki varsın, iyiki bizimlesin minik ikoncan...

23 Mayıs 2010 Pazar

Adım Turtamız





Babaannemiz sağolsun...
Kızımın koşar adımlarının şerefine Çerkezköyde hemen adım turtası yapıp dağıttık...
Daha önce hiç duymadığım faklı bir adet...
Koşa koşa yürüsün düşmeden büyüsün diye dağıtılıyormuş...

Umarım yiyen herkesin bu yöndeki duaları kabul olur ve kızım bu yeni yürüme durumunu en az hasarla atlatır :))))

Öğle yemeğini bile yiyemeden adım turtalarımızı pişiren sevgili anneme, paketleme işleminde yardımlarından dolayı Bedriye yengeme ve Özlem' e, ve tabi dağıtma konusunda bize desteğinden ötürü Beste' ye çok teşekkür ederim...

Hepinizin ellerine sağlık...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Sonunda yürüyoruz...



Sonunda...

İlk adımlarını aylar önce attı güzel kızım...

Sonraki adımlarını hep elele birlikte attık, aylarca. Yorulduk. Şimdi galiba daha çok yorulacağız!

Canım kızım, bugün itibarı ile bağımsızlığını ilan ettin. Geç oldu, güç olmadı...

Hayatında attığın tüm adımlar mutlu, tüm adımlar sağlıklı olsun.

Seni çok seviyorum küçük meleğim!

Aydın günleri...




Yine bir tatil operasyonu...

19 Mayısı fırsat sayarak Aydına gidip geldik yine kızımla...

Daha havaalanında havanın sıcaklığı karşıladı kızımla beni, sonra da babam...

Aydına doğru yolculuk böylece başladı...

Kocaman 5 gün nasıl geçti hiç anlamadık. Alışverişler, gezmeler, her zamanki gibi misafirler...

Anneannem, dedem, teyzem, eniştem daha kimler kimler...
Özlediğim herkesi görme fırsatım oldu bu ziyaretimde. Bol bol dinlendim birde. Her ne kadar kızımın uyku düzeni biraz bozulsada sağolsun anneciğim sayesinde kendime zaman ayırma fırsatım da oldu.

Ama her güzel gibi bu tatilde sona erdi ve yine geleceğim günlerin yakın olmasının tesellisiyle ayrıldım çok sevdiğim memleketimden ve ailemden...

Bilim Ailem...



Biz üç kişiyiz...
Devrim, Melda ve Alara...
Biz bir aileyiz...
Çekirdek aile...

Şirketimizin dergisi BilimAilem için güzel bir poz verdik...

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneler günü...




9 Mayıs 2010 Anneler günü...

Geçen yıl ilk kez anne olarak kutlamıştım anneler gününü, ilk hediyem kocaman bir gülümsemeydi...

Bu yıl daha da güzel, yine kocaman bir gülümseme ama yanında kocaman sevgi dolu bir kucak...

Önümüzdeki yıl bu hediyelerin arasına birde bilinçli olarak söylenmiş bir anne kelimesinin eklenmesi umuyorum...

Canım kızım iyi ki varsın...
İyi ki benimlesin...

Renkli bir haftasonu...




Havalar nihayet ısındı...
Kızım ve Şerife abla beni her akşam bahçede karşılamaya başladılar...
Pek bir alıştım ne güzel bir duygu onu göreceğim anı düşünerek daha bir güzel daha bir çabul geçiyor işte zaman...

Cuma akşamı da öyle oldu...
Kızım yürütecine atlamış oradan oraya koşmuş, sevimli yanakları pembe pembe olmuş :))
Birlikte babamızı bekledik. Biraz daha oynayıp iyice yorulup eve öyle girdik.
Yaz geldi ya hava da karanlık olmuyor eee valla süper :)))

Cumartesi sabahı nedense sabah erkenden uyandım, yapılacak çok fazla işim olduğundan olsa gerek. Fakat sonradan karar değiştirip gezmeye karar verdik. Dışarı çıktık ama henüz plan yapmamıştık. Yola çıktığımızda Galatasaray-Antalyaspor maçına gitmeye karar verdik.

Eeeee hal böyle olunca da geçtik karşıya, gezdik, yemek yedik, alışveriş yaptık, kızıma eşofman takımı ve spor aykkabı girdik.

Bir ara yolda yine Erberk Ajanstan Eti reklamı için mesaj gelince dayanamadık rotayı çevirdik mesajın bizi yönlendirdiği ajansa.
Ben haftasonu olması nedeni ile kalabalık bir grupla karşılaşacağımızı düşünmüştüm fakat nedense salon boş sayılırdı sadece birkaç kişi vardı. Birkaç soruluk bir anketi cevapladıktan sonra birkaç pozda fotograf çektiler hepsi o kadar. Orada 10 dakika gibi kısa bir sürede işimizi tamamladıktan sonra haftasonu sefamıza kaldığı yerden devem ettik. Önce Beyoğlu Göz Hastanesine uğrayıp eşimin teyzesi ve kuzanini gördük. Arkasından da önce alışverişe sonra da doğru Ali Sami Yen' e....

Alara sayesinde tüm aramaları atlatarak çantamızda sakladığımız ganimeti keyifle mideye indirdik.

Daha sonra maçı izlemeye koyulduk. Kızım ilk defa bir spor müsabakasını izledş. İlk defa Ali Sami Yen' e geldi. Açıkçası biri anlatmayınca ben maçtan pek bişey anlayamadım. Tabi birde kızım sürekli tepemde olunca anlamak epey zor olurdu zaten herhalde...

Saat 22:00 de maç bitiminde eve doğru yola çıktık. Güzel bir günün bitiminde yorgun ama mutlu olarak...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Yine yeni bir dönem...

Hedefim 15. ayını doldurmasını beklemekti...

İnatla ve sabırla kızımı emzirmeye devam ediyordum...

Fakat malesef kısmet değilmiş...

En son 30 Nisan 2010 Cuma gecesi emzirebildim canım kızımı...

Sarıp sarmalayarak öpüp koklayarak uyuttum miniğimi...

Koklayarak veda ettim Safranbolusu gezisine gitmeden mışıl mışıl uyuyan kızımı...

Malesef gezi sırasında yaşadığım allerji vakası nedeni ile 10 gün boyunca almam gereken antihistaminik bu planlanmayan kararı almama neden oldu. Kızımı 13,5 aylıkken sütten kestim...

Bugün tam 5. gün...

Onun için de benim için de tahmin ettiğim kadar sancılı bir süreç olmadı çok şükür...

Bakalım her işte bir hayır vardır diyerek kabullendım bu ani gelişen olayı...

Ve ikimiz için de yeni bir dönem daha başladı...

Artık her istediğimi yiyebilir yada kalan son birkaç kilomu verebilmek için istediğim gibi diyet yapabilirim :)

4 Mayıs 2010 Salı

Safranbolu-Amasra Gezim...


Yine bir ilk...

Kızım doğduğundan beri ilk kez kendim için birşeyler yaptım...
Kızımı babasına bırakarak 1 gece 2 günlük şirket gezisine katıldım...

Safranbolu-Amasra Turu' na...

Sabah ustruplu bir saatte Safranbolu' da olabilmek için gece yarısı 2:00' de Pendik köprüsünden bindik otobüse...

Kızımı o saatte evde yanlız bırakamayacağımızdan o da gecenin yarısında oyanıp arabaya bindi bizimle. Dewrim beni bıraktıktan sonra köye doğru yola devam etti...

Sağa sola dönmekle geçen uykusuz bir dolculuktan sonra nihayet güzel bir kahvaltı ile başladı günümüz. Arkasından da dolu dolu gezmeye başladık. Önce Yörük köyüne gittik. 300 yıllık konakları, çamaşırhaneleri gezdik. Sonra Safranbolu...

Demirciler çarşısı, cincihan çarşısı ve daha birçok yer...

Öğlen yemeği vakti geldiğinde hepimizin dili dışarıdaydı yorgunluktan. Ben piruhi yedim. Bir çeşit mantı. Yoğurt mantının içinde. Üzerinde mis gibi tereyağı...

Sonra biraz daha gezdik ve nihayet saat 17:00 civarında konaklarımıza yerleştik. Konak yine eski bir ev. Ne yalan söyleyeyim biraz tırstım. Perili köşk gibi gözüküyordu...

Hülya ile birlikte kalacaktık. Yerleşir yerleşmez güzelce uyuduk. Kalktığımda ellerim uyuşmuş ve şişmişti. Başta yorgunluğa verip pek aldırış etmedim fakat akşam yemeği sonrası hem ellerim iyice şişti hem de yüzüm kızarmaya başladı. Gece 22:00 gibi aynada gördüğüm manzara karşısında resmen dehşete düşmüştüm.

Safran olduğunu tahmin ettiğim birşeye alerji göstermişti vücudum. Hemen Safranbolu devlet hastanesine gittik. Serum taktılar. Gece 00:30' a kadar acildeydik. Neyseki çıkışta yüzümdeki şişlikler tamamen inmişti. Ellerim bir miktar şişti fakat yine de epey rahatlamışlardı...

Aldığım antihistaminikler sayesinde mışıl mışıl uyudum...

Sabah kahvaltı sırasında bir miktar daha yeni şişlikler oluşsada Safranbolu' dan ayrılır ayrılmaz geçtiler çok şükür...

Sıra Amasraya gelmişti. Orada da çeşitli mekanları gezdik. Çeşm-i Cihan' da sınırsız balık ve salata ile ziyafet çektik. Alışveriş yaptık...

Dönüş yolculuğumuz şarkı ve türküler eşliğinde geçti. Aslında plan Pazar gecesi kızıma kavuşmaktı. Kızım burnumda tütüyordu fakat geç kaldık ve geldiğimde kızım uyumuştu...

İlk defa kızımı 2 gece koklayamadım...

Kızımı çok özlemiştim ama uyanmasından korktuğum için ona sadece saçlarından ve kıyafetlerinin üzerinden sevebildim...

Minik meleğim...

Nasılda ağlamış bensiz uykulara dalarken...

İlk teklif...


30.04.2010 Cuma...

İş çıkışı cep telefonuma Erberk ajanstan gelen bir mesajla bebek bezi reklamında oynatılmak üzere 12-24 ay arası "yürüyebilen" bebekler ön eleme için bir adrese davet ediliyordu. Önce sevindim fakat "yürüyebilen" vurgusunun 2 kere ve özellikle yapılmış olması nedeni ile gitmemizin anlamlı olmayacağına karar verdik.

Böylece ilk iş teklifimizi kızımın kalpazanlığı yüzünden kaybetmiş olduk :)))

Bakalım bundan sonra ne zaman teklif gelecek, yada gelecek mi?

Kargaşa...





Yine uzun süredir yazamadım...
Yine anlatacak bir dolu hikaye var...

Kronolojik sıra ile anlatmaya başlıyorum...

Önemli vakalardan biri Isparta maceramız...
Bu macerayı tek kelime ile özetlemek için en uygun kelime kesinlikle kargaşa...

Nasıl öyle olmasın ki...
4 çocuk...
4 deli...

Kızım doğduğundan beri arka koltukta ikamet etmek benim için yolculukları çekilmez hale getirmişti. 23 Nisanın Cuma gününe denk gelecek olmasının verdiği gazla Ispartaya gitmeye karar verdiğimizde de ilk aklıma gelen arka koltukta yapılacak kabus gibi bir yolculuk olmuştu...

Neyseki kızım koltuğunda bir yetişkin edasıyla yolculuk yapabildi bu defa ve dönüş yolculuğunun son 2 saati dışında bizi hiç üzmeden koltuğunda oturdu. Bense uzun süre sonra yeniden ön koltuğun tadını çıkarttım.

Uzun süre sonra yine ilk defa uzun yolda yeniden araba kullandım Dewrimin ısrarlarıyla. Hatta gece yolculuğu yaptım yaklaşık 3 yıl sonra...

Evde bizi bekleyen kargaşanın kabulünü yapmış olmamızdan mı bilmem bu defa o kadar da kötü gelmedi bu kargaşa. Kızlar büyüdü ve oyuncaklarla oyunlar oynamaya başladılar kendi aralarında. Ara sıra oyuncak kavgaları yapılsa da genelde güzel bir oyun ekibi oldular :)

Kızım özellikle ikizlerin sevgi gösterilerine maruz kaldı. Sürekli öpüldü, kucaklandı. Genelde memnun gözükse de arada korku gözyaşlarıda döktü ama yine de onların yakınında olmaktan vazgeçmedi.

Herşey gayet güzeldi. Biraz gece uykularımız alıştığımız kadar düzenli değildi geç saatte uyuyordu kızım ama ne yapsın evde 8 kişi birden olunca ne gürültümüz eksik oldu ne de patırdımız :)

Ablacığımla birlikte 2 saatlik bir es verdik çocuklarladolu hayatımıza...
Birlikte alışverişe çıktık. Biraz dolaştık.Hediyeler aldık...

Cumartesi günü daha sabah saat 11:00 civarında hep birlikte maaile dışarı çıkmaya karar verdik, dışarı çıkabildiğimizde saat 17:00 idi. Sanırım evdeki kargaşayı anlatmaya yetmiştir bu durum...

Tatilim boyunca içimde kalan tek şey kızımı 23 Nisan için dışarı çıkaramamak oldu fakat ertesi gün eline verdiğim bayrağı yemeye kalkınca henüz hazır olmadığını anlamış oldum :)

Günler rüzgar gibi geçti...

22 Nisan 2010 Perşembe saat: 15:00 te Ispartaya doğru yolculuğa çıkmamızla başlayan tatilimiz 25 Nisan 2010 Cuma saat: 19:00 da İstanbulda sona erdi...

11:00 de kahvaltıdan sonra çıkılan dönüş yolculuğumuz gidişe göre nispeten daha zor olmakla birlikte genelde iyiydi.

Ablamı, Halil'i ve kızları görmek gerçekten çok güzeldi...

Kargaşaya değdi...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts with Thumbnails

Bizim aile...